Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-42
...
Safa “Hitomi Hanım sizi tebrik ve takdir ediyorum. Anlıyorum
ki, babamın hatıralarına hala saygı duymaya devam ediyorsunuz,” dedi. Hayranlık
içinde yanı başında oturmuş, otuz yıl öncesine ait duygularından pek bir şey
kaybetmemiş kadına baktı. Safa onu yüreğinde ve gözlerinde onu büyüttü.
“Bana bak yavrum… Kimseyi bana âşık olsun diye, sahte aşk
oyunlarına alet etmedim. Gün oldu değmeyecek insanları baş tacı ettim. Bu ise
yüreğimin büyüklüğündendir. Herkes benim yüreğime sığdı da, ben kimselerin
yüreğine sığmadım.”
Yumi “Anne izniniz olursa biraz uzanıp dinlenmek istiyorum.”
Hitomi Hanım “Elbette kızım. Gece de uyuyamadın herhalde…”
Yumi özür dileyerek odasına çekildi. Hitomi Hanım, Safa’nın
Yumi’ye ‘Ayumi’ diye söylemesini bir dil sürçmesi mi yoksa bilerek mi söyledi? Bir
fırsatını bulduğunda bu hususu konuşmak istiyordu. Safa şu veya bu yolla Ayumi’yi tanıyor
olabilir miydi? Bu soru kafasını sürekli meşgul etmişti.
Genç Adamın aniden gitme ihtimalini göz önünde bulunduruyor,
bunu öğrenemeden gidecek olursa, kendi kendini yiyip bitireceğini biliyor, bu
yüzden kendini huzursuz ediyordu. Hitomi Hanım Yumi’nin dinlenmek üzere odasına
çekilmesiyle bir fırsatını yakalamıştı. Daha fazla sabredemedi ve hemen konuya
girmek istiyordu. “Doktor Safa-san…”
Safa “Efendim, doktor lafını kaldırsak da, sadece Safa diye
söyleseniz kendimi daha rahat hissedecek ve kendimi size daha yakın bulacağım.”
“Peki Safa, size; ‘yavrum’ demem sizi üzer mi?”
“Niye üzsün ki! Her insanın bir anne şefkatine, sıcak bir
ilgi ve alakaya mutlaka ihtiyacı vardır. Kendini bilen biri, asla buna yok
demez, diyemez.”
Hitomi Hanım başını çevirdi kızının odasına doğru baktı. Kızının
odasının kapısı kapalıydı. Ortam sessiz ve sakindi. Kızı odasına çekilmişti.
Konuşulacakları şimdilik Yumi’nin duymasını istemiyordu. Gerçeği daha sonra
duysa da olurdu. Yumi’nin uyuması için biraz zamanın geçmesi gerekiyordu. Onun
için birkaç sıradan konular seçti. Sohbet uzayıp gidiyordu.
Hitomi Hanım “Safa ne anlama gelir? Merak ettim…”
Safa “Saf, temiz, berrak, süzülmüş ve seçilmiş anlamlarına
gelir… Hatta buna mutlu ve mesut gibi anlamlarda yüklenebilir.”
“Çok güzel bir anlamı varmış…”
“Peki, yavrum. Senden bir şey öğrenmek istiyorum.”
“Biliyorsam neden olmasın!”
“Yumi ile ilk karşılaşmanızda Yumi’ye ‘Ayumi’ dediniz. Bu
bir dil sürçmesi miydi yoksa bilerek mi söylediniz. Ben bile o anda durumu
idare etmek adına,’ dil sürçmesi’ dedim ama sanki haliniz ve bakışlarınız çok
farklı bir şey söylüyordu. Yaşamınızda Ayumi adında bir kızla tanışıklığınız
var mıdır? Varsa bu kız nerede yaşıyor ve nasıl biri?”
“Doğruları, sadece doğruları söylememi istiyorsunuz değil
mi?”
“Elbette, sadece doğruları… Yavrum sen istesen de yalan
söyleyemezsin… Yalan söyleyecek olsan yüzün kıpkırmızı kesiliyor… Bu halinle
sen yalan söyleyemezsin.”
“Doğru söylüyorsunuz.
Babamdan bana kalan miras üç sözden başka bir şey değildi. Yalan
söylemeyeceksin, hırsızlık yapmayacaksın ve elin namusu ile oynamayacaksın,
demişti.”
“Hani bana babam iyi demiştiniz.”
“Elbette iyi…”
“Yaşayan nasıl miras bırakır ki! “
“Yani miras kalabilecek üç nasihat, üç unutulmaması gereken
söz…”
“Ha öyle de…
“Yoksa bir anda babanız öldü diye endişeye kapıldım”
“Babamın ben gençliğe adıma atarken yaptığı unutulmaz
nasihatlerdi.”
“Peki, bu nasihatlere uydunuz mu?”
“Elbette… Asla hırsızlık yapmadım. Elin namusu ile de
oynamadım. Yalan da söylemiş sayılmam…”
“Tekrar Ayumi mevzusuna gelsek. Bu benim için çok önemli.
Uzun yıllar oldu. Onları ne kadar aradı isem de, bir daha onlardan haber
alamdım. Yüreğimin bir köşesi sürekli kanar durumda kaldı. Onu o kadar çok
özlüyorum ki! Bu benim için dayanılmaz olduğu zamanlar oluyor. Ama olmuyor. Ne
olur bildiğiniz bir şey varsa benden saklamayınız.”
...
Devamı Var
...
Ant-150515