Bir Mektubun Satır Aralarında - 10
Selçuk
ne kadar mücadele etse de, bir kadının ısrarlı ve kararlı haliyle ne isterse
yapabileceğini öğrenecekti belki bu gecenin son saatlerinde. Gerçek olan bir
şey vardı; odada ne şehvet ne de karşı duruş mücadelesi tadında değildi.
Saatler geçtikçe, Çiğdem arzunun kendi tenine işlediği nakışları dokuyordu
Selçuk’un tenine de.
Mücadele
kızıştıkça şiddet de rol almaya başlamıştı. Çiğdem dayanamayıp Selçuk’un üstündekileri
yırtarak çıkartmaya başladı. Genç adam şaşkındı olanlar karşısında. Üst bedeni
tamamen açıkta ve tırnak izleriyle doluydu. Yer yer kan bile sızıyordu
hafiften. Çiğdem ise tam bir dişi panterdi.
-Seninle
sevişmek istiyorum. Hepsi bu! Neden karşı koyuyorsun Selçuk? Zevk alacaksın.
Gör de bak, çok mutlu edeceğim seni.
-Ondan
şüphem yok. Sadece bunu yapmak istemiyorum… Zevk almak da istemiyorum Çiğdem!
-Bir
kadına ancak erkekliğinden şüphe duyan bir kişi bu kadar karşı durabilir. Ben
senin erkekliğinde sorun olduğuna eminim artık. Gerçek bir erkek olsan çoktan
bana sahip olmuştun!
Selçuk
o an titremeye başladı. Bu söz yıkmıştı adamı. Gözünün önünden gitmeyen karısı,
çocukları, Aydın siliniverdi. Artık sadece bu odayı ve odadaki kadını
görüyordu. İspatlamalıydı kendini. Kadının poker oynar gibi yaptığı blöf
tutmuştu. Vücudunun arzuya direnişi, verdiği mücadele o anda bitmişti. Şimdi
sadece kendini ispatlamak, tüm hünerlerini göstermek istiyordu bu kadına. Çiğdem
zafere adım adım yaklaşıyordu.
Her
şeyin tadı kaçmıştı. Şu an bir hırs girmişti odaya, bir acı dolaşıyordu
şehvetin kollarında.
Birliktelik
neydi şu an? Birbirini seven iki yüreğin ruh ve tenlerini paylaşmak mı yoksa heyecan
duyacağın yenilikleri bulup kaçamaklara saklanmak mı? Neydi? Vücudun acıkması
mı? Erkeğe “Ben çok dişi bir kadınım” demek mi? Kadının silahı mı? Neden doğru
insanlarla bir şölen şekline dönüştürmüyorlardı ki bu ilişkiyi?
Rimellerin
yüzüne tül çektiği kadın, gecenin karasıyla da yüzüne boyamıştı. Selçuk da
erkek olduğunu ispatlamıştı. Sabahın ilk ışıklarına “Günaydın” diyen iki
kahramandılar artık. Bu kahramanlar; yenilginin kahramanı, şehvetin kurbanıydı…
Çiğdem
banyoya girdi, suyu açtı. Öylece duruyordu. Duştan vücuda vuran binlerce su
damlacığı altında arınmak mı, ayılmak mı, zafer sevinci yaşamak mıydı bu duruş?
Kendisi de bilemiyordu. Kendi dünyasında kapalı bir kutuydu artık.
Annesi
üvey babasıyla evlendikten sonra başlamıştı Çiğdem’de susmalar. Annesi ve üvey
babasının odalarından gelen hoyratça sesler, kendisini evde yok sayıp serbest
hareket edişleri bu sonucu yaratmıştı belki. Bu doyumsuzluğu ne idi? Sağlıksız
bir düşünce hali olduğunu biliyordu ve su ayıltıyordu O’nu şu an.
Adam
ise direnişini bir cümle karşısında terk etmişti. Mahcuptu. Kendine de, erkeklik
gururuna da, sevdiklerine de ihanet etmişti.
Çiğdem
Selçuk’un gömleğini yırttığı için resepsiyonu arayıp yardım istedi. Personele
ait bir gömlek varsa satın almaya hazır olduğunu söyledi. Az sonra bedenine
uygun, kullanılmamış bir gömlek geldi. Otel tarafından Selçuk’a hediye
edilmişti. Bu kara gecenin ödülümüydü ki beyaz gömlek? Siyah anılar kalacaktı
bu otel odasında.
Geldiklerinden
çok farklı ayrılıyorlardı şimdi otelden. İkisi de durgun ve suskundu.
Dört
hafta birbirlerine hiç mektup yazmadılar; iletişim kurmadılar. Bir ay kadar
sonra, postacı okula gelen mektupları bırakırken, Çiğdem’den Selçuk’a gelen
mektubu da uzatmıştı adama.
-Selçuk
Bey, bu mektup aslında ev adresine yazılmıştı. İsminize olduğunu görünce okula,
size teslim etmek istedim.
Selçuk
telaşla mektubu aldı. Kimden geldiğini görünce, içinden “Oh! Allah’ım sana
şükürler olsun. İyi ki buraya getirmiş.” diye geçirdi.
-Çok
teşekkür ederim. İyi düşünmüşsünüz. Artık bana ait tüm mektup ve postaları
okula getirin lütfen. Eve gitmenize gerek yok.
Koyu
uçurumların en yüksek tepesinden bakar gibi bakıyordu okuduğu cümlelere Selçuk.
Çiğdem mektubu kısa yazmıştı.
“Senden
hamileyim Selçuk. Çocuğumuz olacak. Bir an önce buluşup konuşmamız lazım. Bebeğimi
nerede dünyaya getireceğime, nasıl etrafımıza söyleyeceğimize birlikte karar
vermeliyiz. En yakın zamanda cevabını bekliyorum. Çiğdem”
10. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Bir Mektubun Satır Aralarında - 10 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
4.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.