Sırların sır tutmaz
yankısında
Sıra sıra insanlar
sıradanlığın
Karmaşasında ve sırlı
gecelerin koynunda
Bölünmüş iken bin
parçaya
Asaleti ile sunumda
doğa
Ve kayıplarda vicdan
Onca yükün ağırlığı
Ve dökülen parça parça
kiri, pası.
Durağanlığında sakil
hayatların
Peyder pey göç ederken
turnalar
Sözüm ona kefaretini
ödemekte insanoğlu
Hibeli yalnızlıkların
sesi kadar sessiz
İçinde ısıtılmış
yüreklerin nazı, niyazı.
Tümlerken heceler
yarımlıkları ile
Ağlayan sızıları
Sancısı biteviye
ıssızlık yakarken canını.
Namzet belki de ya da
tefekküründe
Kucaklamaksa geç
kalmadan umut dolu
Yarınlar henüz varmadan
kadim durağına.
Kırık bir sarnıcın
dibinde toz tutmuşken
Dilekler o pejmürde
kimliğinde
Tek çare iken kalan
geride.
Islah olsa keşke
kötülük,
Keşke ötelense nefret
Kalmadan ağlamaklı tek
bir izlek.
Rücu eden ne varsa
aslına,
Kavuşmaksa doğduğu
günkü saflığına.
Ya, ardında kalan
Hele ki onca talan
Yine insana dair
İzleri kalıcı
alabildiğine
Mirası ta güne uzanan.
Sefil yadsımazlığında
Nasıl da tahakkümperver
Bir nebze de olsa
merhamet
Dillenmediyse gönlün
enginliğinde
Son bulmak adına
Sayarken günleri tek
tek.
Reva görülen mi yaşanan
Yoksa tezahürü mü
zulmün.
Karaya çalmakta gökyüzü
Hoyrat rüzgârın ne
varsa
Kırıp döktüğü.
Ne inkârı mümkün olup
bitenin
Ne de koyamadık gitti
mührü.
Sükûtu mesken eylemiş
gönül
Beyhude dostum,
mazlumdur her daim
Göze batan ve nasıl da
sefil.