Pelte olmuş vücudu bir yanda ruhani gerginliği en üst safhadaydı. Döşeyeceği kadar döşemişti gönül dergâhını konuk ederken huzuru ve iştihayı zaman zaman yine de sefil nefsi darmaduman etmişti göğüs çeperi daralırken o boyutsuz sıkıntı ile.

 

Kanıksadığı terimlerdi baş tacı yaptığı koruduğu ilkelerdi asayişin berkemal kılındığı ve o katsayı idi işkillendirdiklerinin konuşlandırdığı.

 

Hoş bir enstantane  eşlik etti adamın o garip mizacına. Ayakları yerden kesildi devinirken zaman ve mekân.

 

Süklüm püklüm addettiği o sıradanlık yerleşti zihninin kuytularına. Derinden gelen ses çağırıyordu biteviye.

 

‘’Yine mi başladı?’’ demeye kalmadı çalan kapı zili ile döndü anlık boyutta çakılmış olduğu eksenine. Umarsızca göz gezdirdi çevresine. Neye delalet olabilirdi ki tek kişilik sığınağının işgali? Açmamalıydı kapıyı ve ellerini sokup cebine tek ayağının üzerinde daire çizdi mahal vermemek adına belki de o adlandıramadığı korkuya.

 

‘’Git başımdan’’ dememek için zor tutuyordu kendini.

 

O keskin koku geldi burnuna: O tanımsız varlığı nakşeden belki de hâkim kılarken üstünlüğünü. Tartışılmazdı doğrusu üstünlük derecesine tekabül eden o şatafat. Mimlenmemişti henüz ve pes de etmemişti.

 

Tırnaklarıyla kazıdığı onca umut ekini boş vermişliğin maharet sayılmadığı belki de ne ise tahayyül ettiği…

 

Suskunluğunu korumaktı önem arz eden hele ki dünden sonra.

 

Kanatsız bir kuşun kursağında takılı kalmış o soluğu tanıştırmak evrenle ve boğazına sarılıp kerelerce kesmek soluğunu günün kerameti iken belki de saf tuttuğu kıyısında.

 

İrkildi aniden. Yuvarlanan topa bakıp kala kaldı. Olacak iş miydi şimdi topun menziline denk düşmesi?

 

Telaşlandı, seğirtti banyoya. Yetmedi daldı mutfak kapısından. Ne tek bir ses ne tek bir edim.

 

Soluklandı koridorun bitiminde ve yeniden mesken tuttu banyoyu yüzüne avuç avuç su serperken kendini bulduğu. Gayri ihtiyari gözüne ilişen o görüntü korkuttu adamı. Aynada gördüğüne öylesine yabancıydı ki. Yabancıya ne gibi bir tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu ayrıca. Daha doğrusu bir tepki verip vermemesi konusunda tereddütleri vardı.

 

Kapı vurulunca irkildi bir kez daha.

 

‘’Kırık bir kalpten daha kötü ne olabilir?’’ diye geçirdi içinden.

 

‘’Ölü iki kalp belki de…’’ demesine kalmadı ki sokak kapısının açılırken çıkarttığı o gıcırtıyı duydu.

 

Ne sese vakıftı ne de gördüklerine.

 

Göz göze geldi kendisiyle: Ne ilk ne de son!

 

Omzuna uzanan bir elle irkildi. Lakin arkasına dönüp baktığında kimseyle karşılaşmaması daha da tedirgin etti. Yine de konuştu görünmeyen elin sahibi ile:

 

‘’Korkma benden. Mademki pazarlığımızı en baştan yaptık…’’

 

‘’Vazgeçtim’’ dedi adam usulca.

 

‘’Kaçarın yok’’ dedi varlıksızlığın maliki.

 

‘’Hazır değilim.’’

 

‘’Ya sen ya çocuk.’’

 

‘’Bunu kendime yapamam.’’

 

‘’Karın doğumhaneye girdi bile.’’

 

‘’Korkuyorum.’’

 

‘’O zaman bir ömür vicdan azabıyla yaşayacaksın.’’

 

‘’Ne kadar sürem var?’’

 

‘’Sadece beş dakika.’’

 

‘’Ya sonra?’’

 

‘’hiçbir şey hissetmeyeceksin. Lakin…’’

 

‘’Lakin ne?’’

 

‘’Karın ve çocuğun sağlıklı ve uzun bir hayat sürecek.’’

 

‘’Bensiz.’’

 

‘’Evet, sensiz.’’

 

‘’Korkuyorum…’’

 

‘’Ecele faydası olsa keşke korkunun.’’

 

‘’Ne kadar vaktim kaldı?’’

 

‘’Üç dakika. Elini çabuk tut. Kanaması var karının.’’

 

‘’Git.’’

 

Kapının çarpması, duyulan tek el silah sesi ve çalan telefon sadece eşgüdümlü bir farkındalık yaratıyordu aynı ana denk düşerken.

 

Telesekreter devreye girmişti bile: ‘’Müjde, bir oğlun oldu. Karın da oğlun da çok sağlıklılar. Orada mısın?’’

 

Kapının kapanması ve telefonun hattan düşmesine müteakip sessizlik hâkimdi eve hem de kadim bir sessizlik. O melun koku kaybolmuştu lakin daha da keskin bir koku sarmıştı etrafı. Ölüm ve yaşamın iş birlikteliği adamın altına imza attığı o sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle bir kez daha yapmıştı yapacağını. Ne ilk ne de son olacaktı üstelik insanoğlunun şeytanla yaptığı akıllara durgunluk veren pazarlığı.

( Şeytanla Pazarlık... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.