Aşk tutar beni;
Ürkünç ve savruk.
Dalga geçer hatta yok
sayar.
Aşk tutar hele ki
Batıl düşlerin
tarifesinde
Yol alırken iki yaka
arası.
Nice gel-git…
Bir araya gelmez de iki
yakam:
Ucu kırık bedbin
düğmelerle iliştiremediğim
Bir ucunda ben
Bir ucunda gergef üzünçler…
Ezberime takılı
replikler,
Payidar bedbinliğimin
Nasır tutmuş varsıl
sayıklamaları,
O sürgün aşkların
tarihçesinde
Saklı geçitler:
İki yaka arası gidiş
gelişler.
Sırra kadem basmış
Muhalif tınısı neşenin,
Hüznü çalakalem
yaşadığım
Öksüz kıblemde imleyen
Düş papatyaları.
Aşk tutar beni,
Her gece yarısı,
Kuşlar, yengeçler
bilumum yaratık
Ta evriminden önce âdemoğlunun,
Mesken tutmuş
yeryüzünü.
Görünmez olurum
Her gün bitiminde:
Sırnaşık üzünçler ayrı
düşmez benliğimden,
En kadim bildiğim.
Yakama iliştirdiğim
broşun metal tınısı
Batar en derinden.
Deniz tutar beni,
Uğurlandığım limanlarda
Geride bıraktıklarım.
Bir ucundan ilişirim
yalnızlığa
İlişiğimi kesmişken
yaşamla.
Aşk tutar beni,
İlk kez düşmüşçesine bu
belaya.
Ardıç kuşları, börtü
böcek nöbet tutar benimle
Demlenirken usul usul
bilinmezliğimde.
Alaylı çığlıkları
martıların,
Öfkem de burnumda,
İplerken sabahları,
Devralırım nöbeti
geceden.
Zoraki bir gülümseme
yüzümde,
Kapanırken kapılar
yüzüme.
Bir elimde bıçkın
düşlerim
Böler günü üzünçler.
Meskensiz ithamlar
duymaktan imtina etsem de,
Bir kulağıma küpe.
Diğer kulağıma çalınan
ıslığı
Sokak çocuklarının;
Yüzleri kara
Her şeye rağmen
saklayamadıkları
Akça pakça yürekleri.
Göz kırparım usulca
uzaklara
Hani olur da
Dokunurum Tanrı’nın
kalbine.