Bazen bakarsın ki bütün kelimelerin yorulmuş; sözcükler bitap düşmüş satır aralarında. Düşünce ibriğinden geçen harflerinin hepsi birbirine yabancı, hepsi ayrı ayrı yerlere savrulmuş akliyatının yazıya izdüşümünde.. Şarjörü boşalmış cümlelerini yenisiyle değiştirecek ne zamanın ne de takatin vardır.. Kendine biçtiğin rol bellidir, bilirsin; yazgısına meydan okuyan yaralı ama en az o kadar da mağrur bir savaşçısındır lanetler yağdırıp küfürlere boyadığın kaderin karşısında.

 

Pes edersen başa döneceğini bilirsin; kabul, her vazgeçiş illaki de hazin bir son değildir, her vazgeçiş kötü bir bitiş değildir; ikinci bir şans, yeni bir başlangıçtır belki de, hayal edemeyeceğin güzellikte yeni bir hikaye, yeni bir öykü bekliyordur seni belki de pes edersen; ama nihayetinde bütün umutlarının, gücünün bittiği yerdir, tükendiğin noktadır aynı zamanda bu pes ediş, bir kabulleniştir özünde kaybetmelere dair.. Ne savaşın kalacaktır ortada, ne duruşun, ne de kendini buluşun..

 

Yediremezsin kendine, kazanacaklarına rağmen kaybetmeyi yediremezsin; bunca zaman verdiğin savaşına acırsın, ettiğin kavgalarına acırsın, kanayan yaralarına acırsın, kabuk bağlamış yaralarına acırsın, döktüğün yaşlara acırsın, uykusuz gecelerine acırsın; kimliği belirsiz ünlemlerin, boşlukta salınan iki noktaların, üç noktaların, sinsi parantezlerin seni gelip yutmasına izin vermemek için düşürüldüğün yerden kalkar, o belli belirsiz ışığı yakalayabilmek için küllerinden yeniden ve yeniden doğar, yoluna devam edersin.. Şimdi değil dersin.. Daha var.. Daha yolum var.. Pes etmeden.. Vazgeçmeden.. Geriye dönmeden.. Ardına bakmadan..

 

Yollarının nereye çıktığının bir önemi yoktur, nereden gittiğinin veya nasıl gittiğinin de; şayet sen sonunda nereye çıkmasını istediğini biliyorsan. Kaptan, şoför, pilot, makinist her şey sensin.. An olur kaplumbağa hızında ilerlersin, dönüp baktığında bir arpa boyu yol almışsın, an olur freni patlamış bir araç gibi dur durak bilmeden hız kesmeden gidersin nice dağlar nice şehirler nice denizler ve okyanuslar aşmış.. Ve bu yolda yakıp yıktıkların, kırıp döktüklerin için yapacak bir şey yok! Yanıp yıkılmalarına, kırılıp dökülmelerine saysınlar! Gün doğar, gece olur. Kış dondurur, yaz yakar.. Yağmur boran olur, kar kıyamet.. Güneş kavurur içini, ıssız çöllerde susuz..

 

Adımların büyür, büyür ve kocaman olur, uzun koridorlardan geçersin, bitmek bilmeyen çıkışı olmayan koridorlar.. Duvarlarında tanımadığın bilmediğin siluetlerin boy boy resimleri, karakalemle gerçeklik verilmiş.. Karanlık ve ışıksız tünellerden sağ çıkarsın, nefes nefese, karmaşık labirentleri çözer, türlü engelleri atlatırsın, kör kuyulardan dipsiz dehlizlerden aşarsın, dağlar denizler okyanuslar vız gelir de sonra hiç olmayacak olan olur, belki de yolunun nihayete erdiği andır bu, belki de varış çizgisine ulaştığın andır; tutar bir kaşık suda boğulduğunu görürsün; ruhun bedeninde, bedenin uzaklarda, bedenin isyanlarda, isyanın kalbinde, kalbin o bir kaşık suda; aşk'ta, aşk'ta..

 

Kalbinin varoşlarında küçükten kalma kız kaçıranların, çatapatların, maytapların yerinde şimdi yedi altmışbeşlik mermiler, şarapnel parçaları, tesiri yüksek bombalar, yakıp yıkan tanklar, intiharına sebep tüfekler.. Vicdansız, zalim bir acı yüreğinde; hasret kokuyor, özlem kokuyor, aşkla acıtıyor.. Acıyan yanına yaşlarını sarıp, kendi kendine sorarsın; nedir asıl savaşım, nedir bu sonsuz ve tükenmez mücadelenin aslı astarı, güzel bir hayat için miydi her şey yoksa aşk'ın güzelleştireceği bir hayat için mi.. Ben neresindeyim şimdi bu savaşın?

 

Kırık bir aynanın sessiz, yüksek tavanlı loş bir odadaki yansımasında kendini değil de sevgiliyi görebilmektir aşk belki de.. Kendini sevgiliye boyamaktır.. Uçsuz bucaksız aşk evreninde.. Onsuz geçen zamanlarda değil onunlayken bile ona hasret kalmak, gözlerin gözlerinden ayrıldığı her an en büyük uçurumun tepesinden tepe taklak yokluğa savrulmaktır.. Kaybetme korkusunu hiç yitirmemek, kendine değil ona dua etmektir.. 

 

Yazdığın her satır sevgilinin ruhunda kazınmalı, ilmik ilmik örülmeli yüreğine; velev ki çok uzaklarda olsa da, velev ki o bunu hiç bilmese de, buğu tutmuş sözcüklerin havalanıp nakşolunmalı sevgilinin kalbine, özlemlerinle, sevginle, bütün kalbi hislerinle.. O sevgili ki, gözlerinde milyonlarca yıldızın ışığı, o sevgili ki, saçlarında en yüksek şelalelerin kaynağı, o sevgili ki teninde kavurucu yaz sıcağı, o sevgili ki bir gülüşünde unutturan sana bu dünyanın hem anasını hem de babasını..

 

Sonra fısıldarsın sevgilinin kalbine; kimse duymasın diye ürkerek.. Sessizce ama bütün kalbinle..  "Sol yanımda göğüs kafesimi zorlayan yaramsın sen.. Hiç geçmeyecek, sızısı hiç dinmeyecek.."  

***

www.muratyuksel.com.tr

twitter.com/mavikaradeniz 

( Sol Yanımda Göğüs Kafesimi Zorlayan Yaramsın Sen.. başlıklı yazı Maikaradeniz tarafından 29.07.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.