Uzun uzadıya yokluğun
bilincine vakıf olamamak kadar yeknesak bir tümce varlığın kıyısında yok olmak
kadar da hicap verici.
Bir gölgeliğin
nazarında yere düşen gölgenin teferruatında saklı aslında tüm olan biten.
Zimmetli bir benliğin
kim bilir hangi değişken rotası.
Sır yüklü bir gecenin
kim bilir hangi suflesi ölüm sulandırırken ağzımızı.
Bir varış mı ölüm yoksa
yok oluş mu… Kabul gören her ne ise ama yine de en korkutucu gerçeği hayatın.
Korkmak kadar sıradan
belki de ölmek.
Sevmek kadar can yakan
aslında karşılık bulmadan yitip gitmek.
Kar bildiğimiz hangi
duygu acaba yüreği telaşlandıran. Kaçıncı satırı romanın dönüp dönüp
okuduğumuz.
Sevgiliye ithaf en
telaffuz edilen o sevda mı önem arz eden yoksa biten bir aşkın izdüşümü mü her
izlekte ondan bir hatıra bulmak.
Geçen ömrün kıyısı mı
soluklandığımız yoksa…
Varsa yoksa eninde
sonunda ve her şeye rağmen… Evet, ne yazık ki her şeye rağmen her şey olacağına
varıyor. O zaman boşuna mı hayıflanıyoruz ya da boş yere mi gözyaşı sarf
ediyoruz.
Tüketimi kadar
ürettiğimiz güzellikler değil mi hayatın tek getirisi. Toz konduramadığımız ne
çok varlık aslında gözlerinde bir boşluğa tekabül ettiğimiz.
Günün ömre kıyasla
hangi diliminde saf tutuyoruz acaba görmek adına ya da anlamak adına.
Sürrealist ne çok imge…
Ne çok varsayım ve ne çok öngörü.
Eleştirel yargılamadan
geçirdiğimiz ne çok edim. Hiçbir anlam ihtiva etmese de anlamsızlığın sularında
boğulmak kadar elem yüklü. Bir can simidi aslında her birimizin ihtiyaç
duyduğu. Bir el ya da bir nefes gerisi Allah kerim.
Keşke kolay olsa her
şey bu cümleyi gönül rahatlığıyla telaffuz ettiğimiz kadar.
Özdeşlik kurmak tek
tecelli belki de yüreğe su serpen. Aynı yolun yolcusu olduğumuz insanların
varlığı ne yadsınabilir ne de görmezden gelebiliriz. Tek bir kelime bile alır
götürür çok uzaklara.
Soyutladığımız ölçüde
vakıf olacağımız o yalnızlık duygusu. Soyutlamasak bile eriştiğimiz o doruk
yine yeniden yalnızlığa mahkûm edildiğimiz…
Kaçışın tüm getirisi
aslında vakıf olduğumuz benliğimiz tüm zafiyetiyle ve bir o kadar güce güç
katan. Derken ıskaladığımız sayısız anlam ve anlam yüklediğimiz sayısız
anlamsızlık.
Kıyısından köşesinden
nasiplenmek de olası mutluluğun. O sihirli sözcük… Anlamı ve yoğunluğu anbean
değişkenlik gösteren. Tek bir izlek dahi mutlandırırken tek bir edim
yıkabilmekte. Bu da tüm zaafımız… Anlık mutluluk mu aslolan o bitimsiz hayal gücü
mü içine sığdırdığımız onca artıyı ve eksiyi.
Hükmedilen benliğin
çırpınışları özgürlüğü çalıntı bir ömrün deviniminde süregelen…
Sevgi mağduruyuz belki de…
Hatta iklim mağduru gönlün yazı kışı belli değil iken. Bitmek bilmeyen bir
hazan mevsimi salınımında iken ruh takılmış hüzün sarkacında. Güneşin doğumuna
saniyeler kala iç sesin çağrısı:’’Bak, doğmakta gün. Hadi gülsün yüzün…’’
Aslında her yeni gün
bir anlamda dünün uzantısı ve her ne kadar terk etsek de olumsuzlukları dünde
saklı kalması koşuluyla yeni günde de yeni bir halka eklenmekte o kopası
zincire. Sayısız teferruat ruhu boğan. Sayısız ruh hali detaylarda kaybolmuş ve
yalan ne çok söylence:’’Seni çok iyi anlıyorum.’’ ya da:’’Seni seviyorum.’’Ve
sarılmak o yalanlara kabul görmenin verdiği o derin huşu içinde. Körü körüne
inanmak ve kerelerce âşık olmak belki de aşka âşık bir benlik tüm yükü de
sırtlamışken ve karşılık bulmaz iken… Ne gam! Pekâlâ, tek taraflı bir aşk da
mutluluk kıvılcımlarını beraberinde getirebilir… Ne saçma ne de acınası bilakis
yüreği ihya eden bir duygu ve erip erişeceğimiz İlahi Aşk…
Tümleyen bir duygunun
doğasında saklı aslında evrenin sırrı. Yar olsak da olmasak da sevgiyi payidar
kılan yegâne varlıklarız. Tezat teşkil eden her türlü sakıncasına rağmen. Belki
hor görülmek belki örselenmek belki de yanan canımızın bıraktığı ne çok iz
ruhun sıra dışı tecellisinde vuku bulan.
Yordanası ve değer
görülesi aslında bizlere sunumu evrenin.
Bir solukta
tükettiğimiz beşeri ilişkiler ve bir anda yerle yeksan olan varlığımız…
‘’Oysa ben ona çok
değer vermiştim.’’ya da;’’Hiç mi sevmedin?’’
Fark eder mi ki...
Mademki bu kadar verimli bir ova sevginin yeşerdiği varsın tek taraflı bir
döngüde yolumuzu bulalım.
Sevmeye eş değer ne
olabilir ki… Akıl dışı belki de çoğunuza göre ama denemeye değmez mi, söyleyin…
Mükellef kılındığımız
şu gönlün nazında niyazında yol almak ve bilen, gören o ulvi varlığın nezdinde
var etmek yoktan var olmuşken şu fani bedenlerimiz ve ölümsüzlüğe namzet iken
ruhlarımız…