Bazen
Alnımın çizgilerinde yolculuk yapıyor geçmişim,
Sıkılıyorum kendimden, yoruyor umudumu kıran yüksek
duvarlar.
Bir kadeh kar beyazı düşse de gölgeme, sarı papatyalarda
kusuyorum yalnızlığımı.
Bakmışsın bankta kazınmış adım; selamım yılışmış sabah nöbetçilerine.
Zor tekbaşınalık, sancılı birazda.
Sola yatıyor saçım, kirpiklerime uzanan yol ise fazla
uzun.
Takati yok gibi güneşin, belkide bulutlar fazla
özgürlükçü.
Bilmem hatırlarmısınız;
Falanca tarihin falanca saatinde bir çocuk yükelmişti
kaldırımlardan göğe.
O gün kanatlarımı vurdular.
Menzil dışındaydım imkansızdı hele yere düşmem hiç.
Ölmedim ama yaşamayı da bilemedim sonra.
Kayıp sularda kayıp giden dalgaların kayalara sarılışı
gibiydim,
Yosun kokmazdım sadece; yeşilinden evim bile vardı,
izmaritler yağardı üzerime.
İklim bende senin bildiğinden fazlasıydı,
Delirmek deniyordu avuç terlerken palto giyene ya da tersine yazılan şiirlere.
Sarı papatyalar !!!
Henüz son yaprağa sıra gelmedi.
Kalem sağıma, kelam soluma düşerse belki; ama delirmek
olmazdı.
Ölürdüm en fazla / o da yabancım değildi.
Bülent KAYA