Yaz mevsimi girdi gireli turizm mesajları yağmur gibi gelmeye
başladı cep telefonuma. Sil tuşuna bastım mı gidiyor hepsi, ama bazen de peş
peşe geliyor ve bıktırıyorlar. Geçenlerde yine geldi Antalya'nın o güzide,
müşterisini çok düşünen beş yıldızlı otellerinin birinden. Mesajın altına da
yazmışlar kısa bir süre için hem de kampanya, siz de faydalanın. Breh breh ben
müşteriyi düşünmek diye buna derim işte. Mesajın içeriğine gelelim o da aynen
şöyle ''Antalya'da denize sıfır otelimizde dört gece beş gün süper fiyat
kaçırmayın sadece ve sadece o da sizin gül hatırınız için dokuz yüz doksan
dokuz Türk Lirası.'' hadi rakam ile de yazalım 999 Türk Lirası, ayrıcana 12
yaşından küçük çocuklarda ücretsiz, firmamızdan size kıyak diyorlar yani.''
Günlüğü 249.75 kuruşa geliyor, nasıl hesap, makine kullanmadan yaptım ha bu
hesabı, akıldan. Üç öğün yediğiniz yemek elli lira tutsa, geri kalan iki yüz
lira da yatak ücreti... Yıldız sayısı biraz düşük otellere gittiniz mi tabi
fiyat az daha düşüyor. Bir de kral dairesi denen yerler var bu beş
yıldızlılarda, parası bol olup, parasının hesabını bilmeyenlerin ve parasının
turşusunu kurmaya zamanı olmayanların kiraladığı bir oda, kral dairesi denen
yer. Ara da sırada gelip burada kalan gerçek krallarda oluyor mu ki acaba? Bazen
gol krallarına filan da veriyorlardır belki, onlarda nasılsa çuvalla
kazanıyorlar parayı...
Şimdi ben her şey dâhil bu otele gitsem, tek başıma hem de, dört gece, beş gün
dokuz yüz doksan dokuz Türk Lirası vereceğim, yani bin lira verince bana kapı
gibi bir Türk Lirası hadi rakam ile de yazalım 1.00 lira yani yüz kuruş geri
verecekler. E siz de eşek değilsiniz ya o bir lirayı resepsiyonda ki bayan
arkadaşa bahşiş olarak verirsiniz canım. Bir lira deyip geçmeyin ihtiyacı olana
büyük para. Halk ekmekten iki tane ekmek alırdınız eskiden, sanırım şimdi zam
geldi halk ekmeğe de...
Hadi diyelim ki dört kişilik bir ailesiniz yine aynı otele gideceksiniz. O
zaman bir hesap yapalım 4 çarpı 999 ne eder, dört bin liradan dört lira eksik
yani üç bin dokuz yüz doksan altı Türk Lirası elinizde de kapı gibi dört Türk
Lirası var. Artık sırtınız yere gelmez kesinlikle. Çoğu zaman böyle yüklü
ödemelerde kredi kartı sağ olsun denir ve ona müracaat edilir. Kredi kartı da
öyle mülayim öyle uyar oğludur ki hemen isteğinizi yerine getirir, makineye
girer cırt cırt diye çekilir. Zırt diye hemen bankadan anında mesaj gelir.
''Ahmet kardeş üç bin dokuz yüz doksan altı lira bankamızın kartını
çekmişsiniz, bankamızın kartını çekmiş olmanız bizim için büyük şereftir,
onurdur, hatta büyük bir ali cenaplık örneğidir, sizi asla unutmayacağız, hemen
bölelim bu da bizim size kıyağımız olsun.'' İyi böl böl de kardeşim üç yüz
lirada faiz giydiriyorsunuz bize. Hani işçinin, emeklinin, memurun, dul ve
yetimlerin, izcilerin, yavrukurtların ve de bobiler ile Kobilerin dostu idiniz?
Şu faizi azıcık makaslayıverseniz de bizi de fazla germeseniz? Malum serbest
piyasa ekonomisi, her şey mubah serbest piyasada, yoksa adına niye serbest
piyasa desinler...
Ama kıyakları var otelin, Allah için, onları da inkar edemeyiz, mesajda öyle
yazıyor. On iki yaşından küçük çocuklar ücretsizmiş. Ne yapacağız bizim iki
çocuğumuz var, biri 22 yaşında, bir diğeri on beş yaşında. Biraz makyaj yapalım
küçük çocuğumuza, şeklini şemalini değiştirelim belki yuttururuz 12 yaşında
daha diye. Eline de beşinci sınıfta ki ders kitaplarını verelim, soran olursa
da ''Bu çocuk daha beşinci sınıfa yeni geçti burada da ders çalışacak, siz
boyunun uzunluğuna takmayın kafayı o günde on beş litre süt içer de ondan boyu
uzun amcaları desek'' kim bilir belki de yerler bu numarayı. Yemezlerse de bu
sefer bizi yerler... Hadi kızı yutturduk oğlanı nasıl yutturacağız. Onun da
saçlarını kessek, bir de kısa pantolon giydirsek, konuşmasında da ağzını
yamultsa azıcık. ''Niye boyu uzun bunun?'' diye de sorarlarsa biz de ''Sulak
yerde büyüdü, bu da kardeşinden aşağı kalmaz, bir de basket oynuyor, görseniz
hayran kalırsınız zaten, o sebep ile bunun da boyu uzun.'' desek belki bunu da
yerler...
Yok baba yok, biz orta direkler böyle yerlere biraz zor gideriz. Belki
bütçemizi zorlayıp gideriz lakin ondan sonra ki ayın içinde de müthiş derecede
evimizde barkımız da kemerleri sıkarak yaşamak zorunda kalırız.
Çoğu zaman mağaza vitrinlerinde de rastlıyorum. Bir gömlek 99 yani doksan dokuz
lira. Ya arkadaşım yüz lira yazsana şuna. Ya da başka bir mağazada takım elbise
yine çok ilginç 2999 Türk Lirası yani üç bin lira veriyorsun bir lira geri
veriyorlar. Küçük marketlerde bile rastlıyorum bazen basit bir çikolata 99
kuruş buna hele çok sinir oluyorum, çünkü piyasada zaten bir kuruş denen nesne
çok nadir bulunuyor. Bu dokuz doksan dokuz ve dokuz yüz doksan dokuz
muhabbetleri yüzünden eskiden en sevdiğim rakamlardan biri olan dokuz
sayısından nefret eder oldum inanır mısınız?