İstikrarsız ve mühürlü
bir günün yankısı vururken gönül duvarlarına ses bildiğim ne çok varlık nasıl
da sessizliği mesken eylemiş.
Hecelerin ahenksiz
devinimi ile meyletmişim bir kez ve tutunmuşum son kez kırık bir dala ki kökünü
derin bildiğim bir ağaçtın adını bile bilmediğim kaçıncı durak adımlarken yavaş
yavaş.
Edilgenim belki sıradan
belki sıra dışı. Kime göre ne isem ya da neye meyletsem de üç beş kırıntı arda
kalan.
Kelimelerin ve hikâyelerin
o sihirli dünyasında yazıyorum hikâyemi satır satır.
Harflerin arasında
veriyorum hayat kavgamı.
İnsanlar tanıyorum her
gün ve yeni ürkünç çığlıklar gözyaşlarını yoldaş bildiğim.
Yol verdiğim düşler
biriktiriyorum yeniden kaybetmek adına.
Kayboluyorum her yeni
gün ve arıyorum gölgemi.
Gölge bildiğim kaçıncı
yolcu binip gitti o güvertesiz gemiye ki basit bir hoşça kalı bile çok
görmekteler şu sefil kula.
İzler taşıyorum ve
sayısız izlek yüzümü buruşturuyorum sakince ve kuru sıkı bir tabanca dayıyorum
şakağıma. Gücüm kalmadı inan ki. İnan ki yılgı bu hikâyenin teması ve özeti:
Geldim, gördüm ve gömdüm…
Ne çok anı ne çok
yenilgi ne çok anlatı sığdıramadığım ve sığamazken kabıma taşıyorum, taşıyorum
kabımdan ve taşıyorum onca yükü. Anlamsızım belki de ya da kıt bir anlayış
insanların sahip olduğu. Kıyısında biriktirdiğim ne çok üzünç.
Kavgam bitmedi gitti
ama sadece kendimle. Kendime dair tüm yanılgım ve yine bana dair tüm özlemim.
Özlüyorum en çok da
kendimi bazen ölümümü düşlüyorum musalla taşında ki saf tutan üç beş insan
gidişimin ardından. Yüzlerde peyda olan o mutluluk terk edişimin üzerinden üç
beş dakika geçmişken henüz.
Ya terk edilişlerim…
Etten kemikten
müteşekkil olsam sadece keşke bir o kadar ruhu kayıp, yüreği katı ve esir
nefsine…
Ruhani bir buluşma
benimki her gün esir olduğum kelimelere.
Ruhum ne kayıp ne de
çalıntı.
Zihnim allak bullak
diğer yandan söz kesmişim bir kez hüzünle. Sağdıcım sadece yalnızlık.
Günler torbaya girdi
gireli müteşekkirim geceye.
Müteşekkirim hazin
sonlara bana yeniden doğma şansı veren.
Asılı kalmışım bir kez
kelimelerden yapılmış o zincire ve asılı kalmış ne çok insan zihnimin
kancalarında.
Sıradan insanları
seyrediyorum gün ışığından almış nasibini ve geceye sığınıyorum bir kez daha
saklarken beni. Görmek istemediğim her şey gömülü ne varsa benden arda kalan…