Münzevi bir akşamın
debelenen
Yankısını sıyırmak
düşlerimden,
Düşmezden önce son
yaprak.
Koparmışım da kopmamış
İliklediğim son düğme;
Kayıp sandığım üstünde
adın yazılı,
O son imge,
paraflarımda rastladığım tek hece.
Damıtılmış ne çok
teferruat
Mizacı ömrün dağınık
Fazlasıyla yeknesak
gidişat.
Hükmünde pek çok şeyin
O izafi açılım,
Demlendiği ve gittiği
yere kadar.
Kıyısında ne çok şeyin
Çağırırken adımı o
kelaynak kuşları
Yoksa duyduğum sakil
bir öfke de
Bu denli mi uzağındayım
ömrün,
Biçimden biçime
girdiğim.
Hoyrat kimlikler saklı
gölgelerde,
Korkusuzca gelirken
üzerime üzerime.
Sözler de yalın
Hanidir sakladığım o
kırık yarım
Eşkâlsiz tüm söylem
Sayısız anlatı
Damlarken kanım
Ölüme nasıl da yakın…
Önce dur dedi, zaman
Gördüğün ne ise,
Gerisi yalan ve sus,
dedi.
Nirengi noktasıymış
meğer ömrün
Sığamazken kabıma
Sığdım düşlere
Sığındım gölgelere.
Kadim dostlarım, kader
bildiğim
Yine de ukde kaldı
içimde
Uğruna yaş döktüğüm.
Ah, benim tedirgin
sırdaşım
Sen de mi bu denli suskunsun
Ve vesveseli
Islık çaldığım o devrik
cümlelerde,
Tamamlamaya çalıştığım
bin bir hikâye.
Gecenin ayazında
Günün ortasında
Can bulmak adına
Zaman zaman yaftalansam
da,
Örselenirken belli
belirsiz
Bir yaş damlar ansızın.
Sanma ki anlıktır
birlikteliğimiz.
Benim gamdaşım,
sırdaşım
Sürüklenirken el ele
Sanma ki yalnızsın
benim kadar
Ve nasıl da sefil aşk
gibi:
Adları kayıp uzak
şehirlerin
Yetim çocukları kadar
uzak sevgiden
Ne çok insan derbeder.
Mademki kesişti yolumuz
Sen, sen ol
Sakın bırakma elimi.
Hele ki bunca yetim düş
gebe iken maziye
Kolay mı sanırsın
vazgeçmek,
Bilemezsin ne zordur
özünü yitirmemek.
Benliğimin hücrelerinde
gizli
Ne çok zerre sevgiye
delalet,
Söz ver;
Sen de bırakıp gitme.