Kancalarla örülü
zihnimin kepenkleri… Tanımsız ve tarifsiz bir ayrıcalıkla olmadığı kadar
yokluğa dair.
Karanlıkta görmek gibi
aslında duyumsanan, el yordamıyla ilerlemek imgelerin savaşında.
Yokluğun yakıcılığı
aslolan vara yoğa gözyaşı dökmek kadar sıkıcı ve sıkıntılı.
Sadık bir kölesi iken
hayatın zincirlerden kurtulma istemi bariz ve yanılgı yüklü.
Ciddiyetsiz adamlar
köşe başında ellerinde naylon çiçekler ve alay iken sunumları. Yoz bir dürtü
ile uzağında asaletin ve devinimi hüznün en bariz izlek gidenlerin ardından
elde kalan. Anlam yüklü yine de anlamsız kılındığınız. Varlığın yokluğu ise
yokluğun özleminden daha da yakıcı.
Aklımla görüyorum son
zamanlarda ve duygularımla harmanlıyorum algıladıklarımı. Resmettiğim ya da
izafi göstergelerin sağdıcı iken şu sefil kelimeler yordanası bazen aşırı
muğlak zira somut hiçbir veri yok duyumsadıklarıma dair ne de tek bir tanığım.
Şahidim tek ve her daim. Bu yüzden endişe etmiyorum artık pek çok şeyden ve
umarsızım zaman zaman.
Küçük ve kimsesiz bir
dünyanın tek varisiyim ve ebedi. Oldum olası sahip çıkmışken kimliğime yüklenen
sorumluluklarla daha da pekişmekte içimdeki yaşama dürtüsü. Sarf ettiğim çaba
bir yana gözlemlediklerim tek pekiştireci zafiyet yüklü egoların. Kem küm etmek
bir yana istifini bile bozmayan yine de yükümlülüğüm ne sıradan ne de durağan.
Değişik sayısız enstantene. Bir o kadar mizansen her ne kadar fazlasıyla izafi
olsa da. Yine de somut tüm öngörüler bana dair ve benden bir parça ne değişken
ne de bağımlı. Tüm bağımlılığım ve tek sorumluluğum işgal altındayken biliyorum
ki her birimiz sadık birer kölesiyiz düzeneğin zincirleri bazen çok kuvvetli
bazense farklı noktalardan kopma tehlikesi geçiren. Kopsa keşke ve keşke
kavuşsak bağımsızlığımıza. Belki o zaman anlayacağız birbirimizi ve set
çekmeyeceğiz duyumsadıklarımıza ve saygı duyacağız birbirimize hiç olmadığı
kadar. Hayali bile güzel. Bir bulutsu kitle dönenmekte başımın üstünde nice
nida ile çınlamakta kulaklarım ve hoş bir koku geliyor burnuma kaynağı
belirsiz.
Tınısı ayrı güzel rengi
ayrı.
Sessizliğin sesi belki
de en huzur veren ya da gölgelerin oyunu en korkutucu. Koyultulmuş düşlerin en
büyük düşmanı yine kendim. Kaybetmek kadar tedirginlik yaratan ya da kayıp
gitmesi avuçlarımın arasından zira tanıdık bir duygu yokluğun yakıcılığı hele
ki kavuşup ayrı düşmek beter hepsinden.
Değişime odaklı
zihniyetler ne kadar aykırı ise değişimin yankısı o kadar bariz ve sıra dışı.
Beslenen ruhların tek
gıdası olmalı iken sevginin yerini alan sayısız menfi duygu uyumsuz ve asılsız.
Yandaşım iken şu kararsızlığım bilememek belki de bir dakika sonrasını hatta
pişmanlık duymak. Hiçbir şey seçememek ki bunu bir yaşam biçimi haline getirmek
mi… Ardı arkası kesilmez iken soruların alamadığım cevaplar da cabası. Yoksa
cevap aramadığım mı tek gerçeğim ya da seçeneksiz bir sınav kâğıdı ucu açık
sorulardan mütevellit. Anlam olmak kadar zor mu anlam bulmak yoksa anlam
yüklemek mi hak etmediği halde üstelik durduk yere…