Gökyüzü henüz
ulaşamadığım ve yeryüzü aidiyet ve teslim olma duygumu hepten sarsan. Ne bir
zafer ne de bariz bir yenilgi.
Soyut betimlemelerin
işgali neticesinde tam bir kafa karışıklığına sebebiyet vereceğini bilsem de
kalemin bir kez daha ruhumu ele geçirmesine izin veriyorum. Eminim ki hoş
görecektir Tanrı aramızdaki bu masum ilişkiyi.
Sayısız imge ve somut
bir açılım eşitliğin diğer yanında derin bir psikanalize muhatap karmaşık ne
varsa…
Sevmeyi ve sevilmeyi
denemekten daha masum ne olabilir ki iştigal edilesi… Denemekten vazgeçmemem
belki de nirengi noktası her ne kadar yalnızlığın sureti ile yüz yüze gelmiş
olsam da ömür boyu. Her kim ise, yalnız olmadığını iddia eden durup bir
düşünmeli ne de olsa yalnızlığın kıyısı ayrı özel her ne kadar tınısı insandan
insana değişse de. En güzeli belki de; kendinizle baş başa kaldığınızda
sıkılmadan, şikayet etmeden o içsel yolculuğu idame ettirmek. Bilin ki kaçış
yok. Er ya da geç herkes mahkum kendisiyle yüzleşmeye. Bu bağlamda yana yakıla
olsa da işlemekte süreç.Tüm o tutarsızlıklar değil mi doğruya uzanan yoldaki
destekçimiz.
Bir eksik bir fazla
hatta üç yanlış değil bir doğruyu tüm doğruları götürmeye muktedir olsa da.
Tırnak içerisine alınan ne bir alıntı ne de bir denklem bilakis hayatın ta
kendisi: Kişiye özel.
Varlık, kayıt dışı bir
tezahürü iken bedenin varlık ya da yokluk kimin nazarında ne derece önem arz
edebilir ki…Korkak addedilse de insan zaman zaman içe dönük bir yapı değil mi
ket vuran ki ne zaman bir açılım getirsek dış dünyaya, kayıt altında ne varsa
duyumsanan şizofrenik bir eğilim kisvesinde bir bir belgeliyor harici güçlerin
tüm o yergilerini üstelik istediğiniz kadar yüksek performans sergileseniz de.
Hayata bir sıfır ezik
ve yenik başlamak belki de hırs ve nefret katsayısını sayısız kere çoğaltan.
Kim bilir, ben olmaktansa bir başkası olmayı yeğleyen tüm o önyargılar artık
neyin peşindeyse.
Kartezyen bir düzlem
dahi değil kafalarda şekil vuran ne de hayaletimsi duygu sağanakları ama
haricinde ne varsa maddi ve somut göstergelerle insanı insanlıktan çıkaran.
Özetle paranın gücü ve
maddi değerlerin sadık kölesi olan o insan kitlesi. Akabinde unvan niteliğini
aşağılarcasına ismin başına eklenen sıfatlar her ne kadar tüm o yadırgayan
bulutsu kitlenin soyut izdüşümü gölge etse de varlığınıza.
Bir ömrün kıyısından ve hepten örtülü iken gözlerim her ne kadar göz kapaklarımın
ardından gördüğüm o flu görüntüler aklımı başımdan almış olsa da.
Büyüsü de tılsımı da şu
ahir ömrün pırıltılı bir gecenin son durağında kaçırdığım ne varsa bellemekle
geçiyor.
Biliyorum ki ne zaman
hayatla uzlaşacağım o gün olgunlaşacağım. Bu da demek oluyor ki, çocuk ve
hırçın ve o huysuz yanım hiç ölmeyecek ve ömrüm boyunca çalınacak oyuncaklarım.
Yeter ki çalınmasın umutlar ve hayaller.
Düşlerin
ipoteklenmeyeceği günler değil mi tek minval.