Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-5
...
Başkan
Hakura “Özür dilerim, Ai yüzünden sizleri tanıştırmayı unuttum. Eşim Hayâ-San, bu da Tokyo üniversitesinden Doktor
Safa… Aradığınızda tesadüfen yanımdaydı. Bir faydası dokunur diye birlikte
geldim.”
Kadın
endişeli ve titreyen sesiyle “Doktor, kızıma bir şey olacak mı?” derken, Dr.
Safa “Erken bilgi vermeniz büyük ihtimal onu kurtaracaktır. Korkmanıza gerek
yoktur. Kısa zamanda toparlayıp kendine geleceğini ümit ediyorum,” diyerek
başkanın eşine moral vermeye çalıştı.
Ai’yi Ayabe
Şehir hastanesi acil servisine taşımışlardı. Dr. Safa ilgili doktora hasta ile
ilgili bilgiler aktarmıştı. Başkan Hakura ve eşini oturtmuş, kendisi de kızlarıyla
bizzat ilgilenmişti. Genç Kızın midesi yıkanmış ve serum takılmış olarak, bir
süre müşahede altında tutmak için bir odaya almışlardı.
Başkan
Hakura ve eşi de genç kızlarının yanı başındaydı. Kızın şuuru açıktı ve
kendisindeydi. Dr. Safa “Evdeki ilaçlardan beş on tane hap yutmuş. Kızımız
başkan babasından daha yakın ilgi ve alaka istiyor,” dedi. Genç Kız babasının
“Neden yaptın kızım?” sorularına cevap vermedi.
Dr.
Safa “Biz içeride Ai ile anlaştık. Bir daha yapmayacak. Ama başkan
babası da bundan böyle kızıyla daha sık görüşecek… Ona daha çok vakit ayıracak…
Babası söz ver bakalım. Bundan sonra Ai’ye daha çok vakit ayıracak mısın?”
Başkan
Hakura “Ama benim sadece aileme değil, topluma karşı da sorumluluklarım var…
Ben onlarla ve onların dertleri ile de ilgilenmem gerekiyor…” dedi. Dr. Safa
“Elbette göreviniz gereği bu topluma karşı sorumluluklarınız vardır. O göreviniz
geçicidir. Ama babalık ve kocalık göreviniz ise kalıcıdır. Başkanlık göreviniz
sayılı bir gün olduğu için sona erecektir. Kızınıza ve eşinize karşı olan
sorumluluklarınız ölünceye kadar devam edecektir.”
“Bunlar
da asla ihmal edilmeye gelemezler. Hiçbir şey buna engel de olmamalıdır. Onları
kaybederseniz her şeyinizi kaybetmiş olursunuz Sayın Başkan…” dedi.
Dr.
Safa’nın konuşması Hayâ-San’ın çok hoşuna gitmişti. Kadın yabancı genç
doktordan hiç böyle bir tavır beklemiyordu. Belki yıllardır söylemek isteyip de
kocasına bir türlü anlatamadıklarını o yabancı, birkaç cümle ile söyleyivermişti.
Yaşının çok genç olmasına rağmen mantıklı ve akıllıca konuşması ile gözünde
ayrı bir değer kazandırmıştı. Sade, bilgili ve çok akıllı birine benziyordu.
Söylemek
istediklerini tereddüt etmeden ve çekinmeden olduğu gibi söylüyordu. Onun bu
özgüven dolu halini hayranlıkla seyretti. Konuşmadan Ai’de çok etkilenmişti. “Bu
adam çok farklı bir adam,” diyordu. Ai yattığı yerden doğrulmaya kalkınca, Dr.
Safa “Kolunuzda serum takılı, aniden kalkmamalısınız.”
Ai
“Öyle bir konuştunuz ki, Doktor Amca içimden sizi öpmek geldi. “Sizi öpebilir
miyim?” dedi. Dr. Safa “Tabii ki öpebilirsiniz,” dedi Genç Doktor az kalsın
Azrail’in alıp götürmek üzere olduğu genç kıza yanaklarını uzattı. Ai, doktorun
yanaklarına bir öpücük kondurdu.
Başkan
Hakura “Kıskandım. Bana yok mu?” dedi. Ai “Doktor Amcayı salmaz, en az iki gün bizimle
kalmasını ikna edersen öyle öperim,” dedi…
Başkan
Hakura “Ama kızım, Belki Doktor Bey’in işleri vardır. Belki hiç zamanı yoktur,”
dedi.
Ai,
“Ben iş-miş anlamam, ikinizde iki gün işe ara vereceksiniz ve benim ile vakit
geçireceksiniz,” dedi.
Başkan
Hakura, Doktor Bey “İki gün bizim misafirimiz olur musunuz?” Dr. Safa “Acaba
kalsam mı ki?” Ai; “Ama Doktor Amca oyunbozanlık yapma…” diye söyleyiverince Başkan
Hakura “Desene siz içeride anlaşmışsınız…” dedi.
Dr.
Safa “Ai evet, senin için kalıyorum… Babanı da iki gün boyunca işe salmıyoruz,”
deyince; Ai, “Oleey… Oyayubi/yaşasın…” diye bağırdı. Anne Hayâ-San, nemli gözlerle
gözleri önünde konuşulanları dinliyordu. Ai henüz on üç yaşını yeni doldurmuş, tek
çocuklarıydı. Onu asla kaybetmek istemiyorlardı.
Gerek
sosyoekonomik, gerekse ailelerin birden fazla çocuğa yeterli ilgiyi gösterememe
kaygıları, tek çocuklu aile saylarının hızla artmasına sebep oluyordu. Bu
kaygıları çocuğu koruyup kollama eğilimleri artıyor, çocuğun her isteğini
yerine getirmek hatası ile büyük hata ve çilelere muhatap olabiliyorlardı.
Her
istekleri karşılanan bir insan doyumsuz oluyor, çabuk bıkıyor, paylaşmayı bilmiyor
ve eleştirilmekten hoşlanmayarak ve saldırgan olabiliyorlardı. Böylelikle önlerindeki
mutluluğa giden yolu da tıkamış oluyorlardı.
Hayâ-San
İşlerin kendiliğinden yoluna girdiği için sessizce sevinç gözyaşları döküyordu.
Bu adam da nereden çıkmıştı karşılarına… “Buda onu korusun” diyordu.
Tam
da Ai’nin hap yutarak intihar teşebbüsünde bulunduğu anda… Ai’nin hırçınlıkları
bir anda bitivermişti sanki… Ai henüz on üç yaşındaydı ama çok zeki bir kızdı. Ergenlik
çağına adım attığı şu günlerde, stresli yaşamasını normal görüyordu.
Dr.
Safa “Başkan Bey, her kız babaya daha düşkün olur. Ai Hanım kızımız da babasına
aşırı düşkün olması gayet doğaldır. Siz de bilirsiniz ki, kız çocukları
yapıları itibarıyla, duygularını ifade etmeye oğlan çocuklarına göre daha
açıktırlar. Sevgilerini de, kızgınlıklarını da daha çabuk ifade ederler.”
“Kız
çocuklarının gözünde baba; daha çok dış dünyayı ifade eder. Bu ise kız
çocuklarının çevresiyle daha erken iletişim kurmasını sağlar. Baba-kız ilişkileri ne kadar içten ve
anlayışlı olursa, ileride kuracakları evlilikleri daha rahat yürür. Bunu
unutmamalısınız…”
...
Devamı Var
...
Ant-150515