Yazmak, bir tutkudur, bağımlılıktır bir yazar için. Yazmanın hazzına varan biri kolay kolay bırakamaz bunu. Bir karşılık beklemez yazar yazdıklarından. Çoğu zaman bir iç patlamasıdır onunki, bir deşarj olmadır. Ruhunu dinlendirir yazdıklarıyla.
Yazdıklarının okunmasını ister her yazar. Okunmasını ve yorumlanmasını… Okunsun ve yorumlansın, eleştirilsin ki eksiği varsa görsün, yeni bakış açıları yakalasın.
Okunmak
en büyük ödüldür yazar için. Hele kitabının alınması, satılması mutlu eder
yazarı. Çoğu yazar para kazanmaz kitaptan. Yayınevleri yok pahasına basar çünkü
kitaplarını. Bin kitap basıp 15 – 20 kitap verir yazara yayınevi. O da eşe
dosta gider hediye olarak.
Zaman
zaman imza günleri yapılır sağda solda. Elinde kitap olmayan yazar yüzde elli
indirimle satın alır yayınevinden kitabını. İster ki okuyucusuyla buluşsun,
insanlar onu okusun. Çoğu zaman imza
gününe üç beş kişi gelir. Yayınevinden parayla aldığı kitabı hediye eder
gelenlere yazar.
Bazen
kitabını kendisi bastırır yazar. İster ki baskı için yayınevine verdiği paranın
azıcık bir kısmını da olsa kitap satışıyla karşılasın.
Kitap
satmak mı?.. Anadolu’daki yazarın böyle
bir lüksü yoktur. Çünkü Anadolu insanı ünlü yazarları okumaz ki bir iki kitapla
kendini tanıtmaya çalışan yazarı okusun. Hasbelkader imza masasının önünden
geçiyorsa şöyle bir bakar garip garip. Sonra
boş işler bunlar havasıyla çekip gider.
Yaşadığım
şehirde “Yazarlar ve Şairler Derneği” kurucusu ve iki dönemdir başkanıyım.
İstedim ki yazar ve şairlerimiz hayattayken tanınsınlar, değerleri bilinsin,
kitapları okunsun. Bu amaçla yazar ve şairlerimizi tanıtmak için imza günleri
yaptım defalarca. Şehrin en büyük AVM’sinin giriş katına, ana giriş kapısının
önüne stant açtım. Yirmiye yakın yazar ve şair kitaplarıyla oturdular masalara,
dizdiler kitaplarını. Binlerce kişinin
giriş yaptığı kapının önündeki stanttan ikinci günün sonunda ayrılırken tek tek
sordum arkadaşlarıma iki günde kaç kitap sattınız diye: 2,3,5,7.. 12. Evet, iki
günde yaklaşık 24 bin kişinin giriş yaptığı kapının önünde satılan kitap sayısı
elliyi bulmuyordu.
Her
şeye rağmen vazgeçmedik. Biz devam ettik imza günleri yapmaya. Özellikle kitap
çıkaran genç yazar ve şairlerimizi tanıtmak için imza günleri yaptık. Öyle ki
sadece kendi telefonumdan bine yakın mesaj attım etkinliği duyurmak için.
Sosyal medyada paylaşımlar yaptı birçok arkadaşımız. Bir imza günü akşamında
sordum genç yazarımıza kaç kitap sattın diye. 17 kitap… Her bireysel imza
gününde imkânım ölçüsünde beş, on kitabını almaya çalışırım yazarımızın, onun
haberi olmadan. Katkım olsun, satsın ki moral bulsun ve yeni kitaplar yazmaya
cesaret bulsun diye. Benim aldığım kitapları çıkardığımda satılan kitaplar için
neye yanayım bilemiyorum. Halkımızın ilgisizliğine mi, okumamak için
direnmesine mi…
En
son birkaç gün önce şehrimizde yapılan bir şenlik içinde etkinliklerin
yapıldığı alanda açtık imza stantımızı. Etkinliğimizi duyurduk, mesajlarla,
sosyal medyayla hatta anonslarla…
İmza
günü öncesinde bu etkinliğin her zamanki gibi ilgi görmeyeceğini biliyordum.
Hatta İzmir'den gelen arkadaşlarımıza "Geldiğinizde hayal kırıklığı
yaşamamak adına bilerek gelin. Bir iki kitap ancak satabilirsiniz, bunu göze
alarak gelin." demiştim, onlar da "Biz, sizin ortamınızda olmak,
sizlerle tanışmak için geliyoruz. Kitap satmak önemli değil" demişlerdi.
Bütün
bunlara rağmen şehrin beni yanıltmasını, yazarlara, kitaplara ilgi göstermesini
çok arzu etmiştim. Ama ne yazık ki yanıltmadı...
Biz,
her şeye rağmen bu tür etkinlikleri yapmaya devam edeceğiz. Bir kişi bile
gelse, bir kişi bile kitap alsa biz görevimizi yapacağız. Umarım insanımız
okumayı da bir vazife olarak görür ve cep telefonlarından, bilgisayarlardan,
TV'lerden başını kaldırıp kitaplarla haşır neşir olur.
Dilerim
ki TÜİK'in araştırmasına göre günde ortalama 9 saati TV ve bilgisayar başında
geçirip sadece bir dakikasını kitaba ayıran Türk toplumu beynini çalıştırma
yoluna gider ve kitap okur.
Velhasıl
zordur Anadolu’da yazar olmak. Okunmayacağını bile bile yazmaktır, parayla
aldığın kitabını sırf okunsun diye hediye etmektir, kitabı küçümseyen
ifadelerle süzen gözlere rağmen yazmaktır Anadolu’da yazar olmak…