yaprağın acemi nisan okşayışı
renksiz mendil fırçası rüzgar
ola ki yürek cebine konulsun
o mütevaziliği ruhun sever
üçe beşe bakmayıp susanlar
tütün kokanıydı bizim şimendifer
yaşları oyalarken dumanı sigaranın
gözlerinizde güneşten kısıtlı fer
her baba sesine tutuşanlar
donuk noksanlarıydı bu garın
saatlere doymaz özleme uzun
maziye zor sığan bir kumaş parçası
soluk doksanlarıydı istanbulun
annenin bir ıslak ki dudağı
teğmene sermiş yanağından
güçlükle kurumuş olanı
anlatsam yatar mı aklın oğluşum
ilk ayrılığın onulmaz yarası
Eskişehir ayazında kayboluşum
Gonca'nın bir eksik kırmızısı
silahsız kalbimden vurulmuşum
pulu düşen o koltuğun
kurcalanırken civatası
küçük kız çocuğum bir süre yetim
çıkrığa özenmiş trenin makası
pamuk eller sağa sola yuvarlar
bir daha bir daha öpmekti niyetim
son kez Burcu'mun ağlayışı
bekle ki o sarsıntı uyutsun
anıların acelesi hep Tuzlaya kalışı
bir eskiye rağbet desen
parmakların sessiz dolanışı
ister ki bestesi duyulsun
hakideki doyulmaz desen
sanılmasın sırça saraydan
gerideki bir hüzün yumağı
konsol çıkıvermişken raydan
resimlerde artık gezinmesen
dr.süreyya burak önder