Ben - Bu günah dediğin çukura neden beni de çekeceksin? Ömrü hayatında bir sevap işlememiş isen! Beni bu mimli camiaya sokma yeter abi Emre - Seni ne uyuşturucu ne de ters olan bir ilişkiye iteceğim, sadece kadın olacak hayatında, ailenin de bilmesi gerekmez.Biz kimseye bağımlı olmadan sadece kendimize çalışıp parsayı toplayalım, nedir bu korkunun nedeni?
 
Say ki, zengin bir kadınla berabersin, say ki onu seviyor ve kaybetmek istemiyorsun. İşte bu! Ben - Nasıl işte bu ya, say deyip duruyorsun, neyi 
sayayım! Sevgiden söz ediyoruz! Sevmediğim bir kadının eli nasıl tutulur! yaşlı mı, genç mi, zayıf mı, şişman mı, uyumlu mu uyumsuz mu? Karakter uyumu nedir ne değildir!
 
Emre - Yahu ne zayıfı, ne şişmanı, kendine eş almayacaksın birader, parayla rol keseceksin! Sen bana kalkmış, görücü usulü bir beraberlik-den dem vuruyorsun! Ben - Ah o rolü bir kese bilsem, bu kadar tatavaya gerek mi vardı? Kendini bana bırak ve savrul diyorsun, dediğimde! Emre - Tamam o zaman, sen de bırak ve savrul!
 
Ne planlar yapıyorum sen ve Feride hakkında? Ben - Feride, ne Feride imiş ya? Helal mi olsun diyeyim, yoksa haram mı! dediğimde. Yeter diyen Emre hışımla masadan kalkmış, arkadaşım mevzu bitmiştir. Cavidan teyzeye, annene geleceğim, son ikazım; Başına buyruk hareketler yapma, lütfen yanlış yapıp şimşekleri üzerime çekme, iyi şeyler olmaz, nihayetinde yıllardır sana maddi yönden koltuk çıkıp bakıyorum dediğinde, olayın vahametini, ciddi boyutlarda olduğunu tam manasıyla anlamıştım. 
 
Emre balkon kapısına doğru yönelip, balkona çıkacakken geri gelip kahvaltı masasını toplamama yardım etmeye koyulmuştu, ve bana - Ben bulaşıkları makineye yerleştireyim sende birer kahve yap, annene gitmeden balkonda içelim, Güzin buraya mı gelecek, yoksa onu biz mi alacağız? - Buraya gelecek abi demiştim. Kahvelerimizi masaya getirdiğimde, ikimizde daha sakindik, birer sigara yakıp birbirimizin yüzüne baktık,
 
Emre'nin konuşmasını bekliyordum ki - Bak koçum, taa en başından sana ben ne demiştim? Feride bana çok çektirdi, ondan intikamımı seninle alacağım dememiş miydim? Ben o dönemler sığınacak bir liman ararken, o beni şamar oğlanı gibi bir kucaktan bir kucağa hem kadınlara, hem erkeklere savurmuştu! Yanımda kim vardı? Hiç kimse! Senin yanında ise ben! Aramızdaki farklılığı; Yani birimizin sahipli, 
diğerimizin ise sahipsiz oluşunu anlatmadım mı?
 
Her camiada kullanılıp, buruşuk mendil gibi atıldım. Neden? Çünkü sesimi biraz yükselt-sem, o anki işimden ayağım kaydırılıyordu, herkes birbirlerini tanır ama, işi gereği kimse kimseye sahip çıkmaz, gammazlayanları da bir kalemde dışlarlardı. Benim seni korumacılığım erkeklere karşı! Naif bir 
karakter yapın var, dokuz yaşında başına gelen kaza, seni nerelere getirdi, uyuşturucudan hapse düştüğümde, cinsel tacizlere az maruz kalmadım, şimdi beni konuşturma!
 
Ailenin dışlayıp, paspas gibi kapıya atıldığında yanında ben vardım, bunu başa kakınç olarak algılama, sadece aklını başına al! Başıma gelen bunca elim kazayı senden başkasına anlatmadım, kader bizi bu çatının altında birleştirdi, şimdi git desem de gidemezsin, lüks yaşama alışan biri, sıfırdan başlaya bilir mi sence? 
 
Tamam sana teklif ettiğim mükemmel bir iş değil, ama elinden tutmasaydım, köprü altında senin seksüel amaçla canını çıkarırlardı, bunlardan haberin var mı? O garipleri herkesler dışlamıyor mu, hangisinin düzenli bir işi var, ben söyleyeyim o halde! hiç birinin işi yok, bir simit parası isterler, verme de göreyim seni, ya dayağı yersin, ya da hırsızlıklarına maruz kalırsın. Bunlara sahip çıkmalı, ama bu bireysellikten ziyade devlet kurumlarının işi. Toplumu bozan ahlaksız kesim feveranları toplumun uyandırılmamasından gelmiyor mu? Ben bunları kendi ebeveynler-ime; özellikle de babama - Yaşım 18 oldu çocukluktan çıktım, ilk deneyimim nasıl ve nerede olacak diye mi soracaktım? Mümkün müydü bu tarz konuşmam, velev ki konuştum, yüzüme tokadı kesin yerdim. Ayıp ve günahlarla sıkıştırılmış toplumlar da, hep bir gizlilik politikası uygulanır ki, en çokta Müslüman toplumlarda görülür. Avrupa kültüründe buna rastlamak mümkün değildir.
 
Avrupa'dan İstanbul'a gelip, burada yerli olarak kalan turistleri biliyorum. Sende az çok bilirsin, seyahat acentaları, burada kalıp kendi şirketlerinde bir çok turiste iş imkanı vermedi mi? Öğretmen olmayanlar dahi İstanbul'un nezih semtlerinde paralı dershanelerinde lisan öğretiyorlar vs. Velhasıl bizlerde ki bu Avrupa sevdası Osmanlı zamanından beri var, bunu da tarihimizde okuduk, padişah annelerinin yabancı uyruklu olduğunu, padişahların bir kaç yabancı dili konuştuğunu, hulasa yabancılar sıkıştırılmış toplum olmadığından, bizlerde hep bir özenti olarak kalacaklardır. Çoğu kez kendi kendime; nüfusumuzun çokluğu olacağına, gelişmiş bir toplum olmayı neden beceremiyoruz diye sormuş ama cevabı yine toplumda kendini okumayı ilke edinmemiş kişilerde bulmuştum.
 
Evlenen kişilerin karısını çalıştırmaması, evinin hanımı, çocuklarının anası olma ilkesi, elbette cehaletle 
bağdaştırılamaz, sonuç itibariyle erkek ekmeğini taştan çıkarıyorsa, kadının canına minnet, ama çocuk makinesi olmak değil. Ailelerin çok çocuk politikası, fakirliğe davetiye çıkarmaktır bana göre, hiç dikkatini çekti mi Ergün? Kahveler, yani kıraathaneler Müslüman toplumlara münhasır. Gelişmiş toplumlarda, yabancılarda ise yok, ne dersin Ergün? deyip kafasını salladığında!
 
Ben - Lafını kesmeden dinlemek güzeldi doğrusu, haklısın abi, zamanı boşa geçirmek ve öldürmekse buyurun kahveye! Sonra da çocuğun süt parasını, ya karısının anası, babası öder veya karısının bir kaç altın bileziği kuyumcunun az paraya çevirdiği paraya bel bağlarlar. Dünyaya gözünü açan yavrucaklar, el bebek gül bebek durumlarını atlatıp çocukluk dönemini de geçirdikten sonra, ebeveynlerinden haklı olarak anlayış beklerler. Okul hayatında ki yavrularına maddi olarak yetişememeyi aileler kafasına koymalı, bence de en fazla iki çocuk yapmalılar. Ülkemizde okuma sayısı fazla değil, üstüne üstlük tahsil hayatını bırakanların sayısı da bir hayli fazla, tahsil hayatını yarım bırakıp, mahallemizden tezgahtar olarak çalışanları biliyorum.
 
Emre - Okullu olmanın yaşı Avrupa da hiç yok, neden? Çünkü adamların karnı tok, mesleğinde kariyer yapmak isteyen hem okuyup hemde yükseliyor, ya da mesleğinin yanı sıra okula devam edip, alakasız bir meslek seçimini yapabiliyorlar. Ya bizler? 
 
Eğitimini kendi cebinden değilde, zengin sevgilisinin parasıyla okuyan bir kaç kişiyi dahi biliyorum, durum bu kadar vahim anla işte, ve biz cukkayı doldurmaya bakalım az veya çok. Başka bir meslekte gözümü açsaydım bu işe bulaşır mıydım diye kendime sormadığımı sanıyorsan aldanıyorsun Ergün. Yaşım gereği durumum, ortamda ki cahilliğim, arkadaş çevresi ve parasızlık, babamın içkiye düşkünlüğü, annemi dışlaması, bir şeyler yapamamam, korumacılığımın olmayışı beni baştan beri yıkan etkenlerdi.
 
Ve ben hayatımı Feride'ye en başından beri noktasına virgülüne anlatmıştım, daha sonralarını ise, yani lise dönemlerimden beni kapanına sıkıştırıp aldığındaysa, kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynamalarını nasıl unutayım, içimde ağılı bir yılan var zehrini kusamadığım. Bu zehri de seninle ona zerk edeceğim bunu sok kafana Ergün!
( Bir Playboyun Günlüğünden 24. Bölüm başlıklı yazı GülsenTunçka tarafından 6.05.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.