"Hiç mümkün müdür ki, gökte, yerde, karada, denizde yaş kuru, küçük
büyük, âdi âli her şeyi kemâl-i intizam ve mizan içinde muhafaza edip
bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir Hafîziyet, insan gibi
büyük bir fıtratta, hilâfet-i kübrâ gibi bir rütbede, emanet-i kübrâ
gibi büyük vazifesi olan beşerin, Rububiyet-i âmmeye temas eden amelleri
ve fiilleri muhafaza edilmesin, muhasebe eleğinden geçirilmesin, adalet
terazisinde tartılmasın, şayeste ceza ve mükâfat çekmesin? Hayır,
asla!" (10. Söz)
Bediüzzaman’ın yukarıdaki sözleriyle ifade
ettiği gibi Allah, Hafîz ismiyle bütün bitki ve hayvanların en basit ve
en detaylı özelliklerini tohum, çekirdek ve yumurta gibi şeylerle
muhafaza eder. Bunun gibi, kâinatın halifesi ve en büyük emaneti
yüklenmiş olan insanın amellerini de şüphesiz muhafaza ve kayıt altına
alır.
Yüce Allah insanların amellerini, fiillerini, sözlerini
muhafaza eder; vakti geldiğinde mahkeme-i kübrâda o fiiller tartılır,
mahşer meydanındaki o büyük toplanma yerinde amellerini hem kendileri
hem insanlar en ince ayrıntılarına kadar görürler. Büyük-küçük her ‘şey’
ortaya dökülür, kimse haksızlığa uğratılmaz, karşılığı ise ceza veya
mükâfat olur.
Allah, Kur’an’da güzel ahlâkı ve “Kullarıma, sözün
güzel olanını söylemelerini söyle. (İsra Suresi, 53) ayetiyle güzel sözü
emreder. Güzel söz söylemek, güzel ahlâkın bir parçasıdır, Kur’an
ahlâkının gereğidir. Yaşanılan ortamlarda Rabbimizin emrettiği gibi
güzel konuşmak, dünyada da güzelliklere vesiledir.
Görmedin mi
ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç
gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her
zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki
onlar öğüt alır-düşünürler. Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç
gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma,
tutunma imkanı) kalmamıştır. Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve
ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de
şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar. (İbrahim Suresi, 24-27)
Güzel
söz, kalpleri birbirine ısındırır, insanlar arasında dostluk ve güven
oluşmasına neden olur. Kalbinde Allah aşkını taşıyan insan, etrafına da
Allah aşkıyla bakar. Sözleriyle Allah’a olan yakınlığını ve sevgisini
gösteren kişiye, çevresindekiler de sevgi ve saygı duyarlar. Bu durum
müminlerin arasındaki sevgi ve bağlılığı pekiştirir. Rabbimiz müminlerin
bu güzel davranışlarına karşılık olarak, onlara düşmanca bakanları dahi
‘sıcak bir dost’a çevirir. Kalpleri çeviren Allah, dilediği kişinin
kalbini değiştirebilir.
Ayetlerde de haber verildiği gibi, güzel
söz söyleyen kişi sonsuz ahiret hayatında ‘eni göklerle yer kadar olan’
barınma yerinde, nimetler içinde ağırlanarak karşılık bulacaktır. Ancak
kötü sözü söyleyen kişi, onu azaba götürecek olan karanlık bir yola
girmiş olacaktır.
İnsan ömrü, Allah katında belirlenen bir
vakitte bitecektir ve dünya hayatındaki her yeni gün insan için yeni bir
fırsattır. Bu nedenle, hatalarını hatırlatan sözlerle gafletteki
insanları uyarmak ve Kur’an ahlâkını yaşamaya çağırmak çok önemlidir.
Güzel söz söylemek namaz, oruç gibi vakti geldiğinde kaçırılmaması
gereken bir ibadettir. ‘O beklenen gün’ geldiğinde, bu salih ameli
yerine getirmeyip ertelemiş olmanın pişmanlığı zorlu olabilir.
Güzel
söz söylemekten çekinen kişiler, kalplerinde Allah sevgisini ve Allah
korkusunu taşımazlar. Dünya hayatında Kur’an ahlâkına uyarak güzel söz
söylemeleri ve Yüce Allah’ın ismini anıp yüceltmeleri için davet
edilmiş, ama onlar bile bile yüz çevirmişlerdir. Kendisinde şüphe
olmayan o gün, artık isteseler de bu imkânı bulamayacaklar, Allah’ın
hoşnutluğunu kazanabilecekleri tek bir söz bile söyleyemeyeceklerdir.
Nutku verip konuşturan Rabbimiz, o gün onlara bu izni vermeyecektir:
O
gün, yalanlayanların vay haline. Bu, onların konuşamayacakları bir
gündür. Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez. O gün,
yalanlayanların vay haline. (Mürselat Suresi, 34-37)
İnsan,
Allah’ın her an kendisini gördüğünün, düşündüklerinden, konuştuklarından
haberdar olduğunun ve tümünün Allah Katında kaydedildiğinin
bilincindeyse, Kur’an ahlâkını mükemmel şekliyle yaşayabilir. Allah ona
doğruyu yanlıştan ayırt edebilme özelliği verir; kişi basitlikten,
sığlıktan uzak, samimi, hikmetli ve doğal bir üsluba sahip olur.
Davranışlarına ve konuşmalarına, duruşuna kalite hakim olur.
Unutmamalı,
yazı da söz de; tümü Allah Katında hıfzedilir. Günü geldiğinde sırlar
ortaya çıkarılır. Tehlikeden uzaklaşmak için çabaladığımız gibi, nimeti
elde etmek için de çaba harcamalıyız. Allah hepimizi güzelliklere vesile
kılsın, güzellikler içinde kılsın.
“Kim izzeti istiyorsa,
artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de
onu yükseltir...” (Fatır Suresi, 10)
(
Yazı Kalır, Söz Uçar Mı? başlıklı yazı
E Bayraktar tarafından
29.04.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.