Bahar gülleri esti estirdi geçti

Yaz asarını toplayıp demlenerek çekildi geçti
Eylül hasat zamanım gel dedi geçti
Nadasa bırakılmışlık ise

beni gün be gün eritip delip geçiriyor


Hayat !

her gün renkli hediyeleriyle

yeniden yeniden dirilerek uyanıyor

varlığı ömür ekiyor

 

her mevsimim !

hazanlara nadaslara bırakılmış olsa da
her dağın !

kendine mahsus meyvesi

çiçeği kokusu yemişi  rüzgarı vardır.

 

Turda laleri
Zeytin dağında karanfilleri
Hira’da güllerin en güzeli

Kaz dağlarında Sarı gülüm efsanesi


Ve onun içindir ki

güzeller altın yaldızlı avuçlarına

sonsuzluk hediyelerini almadan

dağları onsuzluğa mesken tutmuşlar

 

kara dağlar kara renkli bulutlarından

 sağnak sağnak yağdırsa da dumanını isini
gene de ışıklardan yol çizerler kaderlerine

 

işte nedendir çözemem

efsunlu efsane halleriyle hıfsınlaşarak
dağın ne öfkesi kalır

ne paniği ne de bir çiğ düşmesi



bu sebeble midir bilemem

güllerin aşkı dağlara meydan okuyor
sabun köpüğü kokusunda durulanıyor

 

gittikce kokulanıyor

su perisi arınıyor o pınarlarla
zaten temiz olan bedenini

beyaz saf düşleriyle sarıp sarmalayıp

yeşil kaftanına bürünüyor

 

cemre düşlerini gelmeler çeşnisi yapmış

uyuya kalan bahar uyanmış
şiirinde varlık mana nadasına kalsa da kışa çevirse de

birbirlerine ölümler zülümler özlemler yaşatsa da
dağların ceylanın su perisinin baharı direniyor

 

kınalanmış kubranlık ceylan gibi
kınalanmış gelinlik kız gibi
kınalanmış er gibi
kınalanmış toprağın

her geçen gün yeşile bürünmesi gibi

her geçen gün ayrı bir tazelik

farklılık olgunluk ve özlemle
gençliğin hassasiyetiyle diriliyor


aslında
aslısında
asıl ve asil aslının aslısı yapıyor


Güneş onlara yakın
onlar güneşe uzak
sevda olan uzaklıklar
sevda olan yakınlıklara bağlamak kadar

 kendilerine olan yakınlığına bakıyor


şaşkınlıklarda bunun için yaşanıyor
tarif edemeselerde cevabını bulamasalar da
hissediyor biliyorlar


ve ...
herşeye rağmen
kalmak
benlenmek
senlenmek
beklentisizce beklemek


bu bir görev mi ?
bu umidini yitirmek mi ?
yoksa yoksa ne yapacaklar mı ?


su akar ya !
yatağını bulur ya !
belki de o tatlı suyu
her yere dağıtan musluk
her kulağa konuşan ağız
asıl asil aslının fas fas fakiresi yapıyor


belkiler biter mi  !
dağlar ağlar aşk ağlar
gözyaşından okyanus olur


 gemiler limanın da suskunluk yaşar
önemli olan farklılıklar asil kaliteli yapar


muhasebesini yaparım

mesuliyetin farkında olan bir yüreğin sözleriyle
aşk sözleriyle sevda türküsüyle

marifetin meskeni olan kalp
çarçabuk dua ve zikriyle
hem yanabilir
hem kanabilir


Yar diye diye Yar-ablaşa bilir


bilirim ki ;
dimağlarımız ruhları açıktır
olsun efsunlu dağların aşkı büyüktür
olsun  yemeğimiz varsın nadaslara kalsın
olsun özlemi dondurup parmaklarım arasından akıtırım

 

yeter ki ;

.....Dağlar ağlamasın

...........Güller ağlamasın 

................Aşk ağlamasın

Gülay GÖKTÜRK

( Dağların Aşkı Sevdam başlıklı yazı GöktürkGülay tarafından 4/28/2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.