Richard Gilbert annesi ile yıldızları barıştığı zaman 3 - 4 gün annesinin yanında kaldı ve onunla beraber güzel vakitler geçirdi. Bu 3 - 4 gün süre zarfında annesi ile tatlı muhabbetler etmesinden tutun da dışarıda gezmelere kadar, eski çocukluk
anılarından tutun da espiriler yapıp kahkaha atmalara kadar unutulmaz günler geçirdi. Bu süre zarfında tüm
dertlerini sıfıra indiren Richard Gilbert, annesinin kusurlarını bağışlamakla çok iyi bir davranış sergilediğini
düşünmeye başladı. Artık annesi ile çok mutlu yaşıyordu.
Aradan bir kaç gün sonra Richard Gilbert öğrenci evine yani arkadaşlarının arasına geri döndü ve onlarla annesi
ile yaşadığı tatlı anıları paylaştı. Oliver Forbes ve Klaus Salvatore, Richard Gilbert adına çok sevinmişlerdi. En
yakın arkadaşı olan Richard’ın mutluluğu onlara da lezzet veriyordu. Çünkü birbirlerini adeta öz kardeş gibi
benimsemişlerdi. Richard’ın arkadaşları Richard’ın mutlu olmasına sevinirken, Elena Pierce diğerlerine nazaran
daha çok sevinmişti. Çünkü Richard’a duyduğu muhabbet, beslediği aşk onun mutlu olmasını daha da
ziyadeleştiriyordu. Onun yüzünün gülmesi Elena Pierce’nin yüzünün gülmesi demekti. Onun ağlaması Elena
Piercenin ağlaması demekti. Adeta Richard Gilbert ile yatıyor, onunla kalkıyordu. Her saat, her dakika, her
saniye Richard Gilbert ile manen beraber yaşıyordu. Bedenen sahip olamadığı Richard’a manevi alemde, hayal
aleminde sahiplenmişti. Tabi bu manevi alemi asla dışarıya vurmuyor, kendi içinde fırtınalı gibi bir aşk
yaşıyordu. Elena Pierce’nin Richard ile ilgilenmesi Richard’ın da hoşuna gidiyordu. Fakat o duygusal aşk
anlamında görmüyor, dostane bir şekilde kendisini sahiplendiğini düşünüyordu. Richard mutlu bir haber aldığı
vakit Elena havalara uçuyor Richard’a sarılıyordu. Elena sarılınca Richard’da ona sarılıyordu. Fakat bu sarılma
esnasında iki kişinin düşünceleri tamamen farklıydı. Elena, Richard’a duyduğu aşk ile sarılıyor, Richard ise
Elena’ya duyduğu dostane muhabbet için sarılıyordu. Arada Eliza Merlotte olmasa belki de Elena, Richard’a
defalarca onu deli gibi sevdiğini yüzüne haykıracaktı fakat arada yakın bir arkadaş olunca bu hisleri dışarı
dökmek imkansızlaşıyordu. Hele Elena Pierce için bu durum tamamen imkansızlaşırdı çünkü Elena’nın kalbi o
kadar temizdi ki birilerinin onun için üzülmesine asla tahammül edemezdi. Fıtratın da duygusallık olması
hasebiyle zayıf bünyesi bu acıyı asla kaldıramazdı. Her ne kadar Richard ile eskiden yaşanmış ve bitmiş bir ilişkisi
olsa da biten ilişkiler de ufakta olsa bir iki kıvılcım kalıntıları bulunuyordu. Zaten Elena Pierce o kalıntıların
olması ihtimali ile Richard Gilbert’ten uzak kalıyordu ya...
Yine bir okul günü ve ders edebiyat... Cara Northman ders anlatımını yapıyor ve öğrenciler pür dikkat Cara’yı
dinliyor. Sıkıcı bir ders gününün tek ilacı mola zili çalmasıdır. Öğrencilerin sıkıcı bekleyişine derman olan mola
zili çaldı ve herkes mayışmış bir şekilde sınıftan çıkmaya başladı. Klaus Salvatore’de sıkılan öğrenciler
arasındaydı ve üfleyip püfleyerek sınıfın kapısına doğru yöneldi. Tam o esnada sınıftaki öğrencilerden bir kız
öğrenci Klaus’un önüne geçerek Klaus’tan matematik notlarını istedi. Klaus’da moladan sonra sınıfa geldiği vakit
notları vereceğini ifade etti. Sınıftan dışarı tam çıkacak iken tekrar o kız Klaus’un önüne geçerek matematik
dersini pek anlamadığını ve onu çalıştırması için rica da bulunduğunu dile getirdi. Klaus bir an duraksadı ve
düşünmeye başladı. Tabi bu konuşmalara Cara Northman’da şahit oluyordu. Klaus, Cara’ya baktı Cara’nın ters
bakışlarını görünce sıkılgan bir tavır sergiledi ve kıza gözlerini dikerek ‘’söz veremem, bakarız’’ dedi. Kız
gülümseyerek ‘’peki’’ ifadesini kullandı. Klaus hemen sınıfı terk edip kantine inmeye başladı.
Oliver Forbes ders arasını okuldan bir kaç arkadaşları ile futbol oynayarak değerlendiriyordu. Harika çalımları,
isabetli pasları, muhteşem şutları ve golleri ile izleyenleri kendilerine hayran bıraktırıyordu. Okul
arkadaşlarından biri Oliver’a ‘’sen gerçekten harika bir futbolcumuşun neden bu yeteneğini bir takıma dahil
olarak değerlendirmedin?’’ diye soru yöneltti. Oliver Forbes bu soru karşısında bir an duraksadı ve İsaac
Compton ile yaşadığı o talihsiz olayı hayalinde canlandırdı ve bu talihsiz olay yüzünden pskolojisi bozulup
futbolu bıraktığını hatırladı. Birden içini buruk bir hüzün kaplayarak bu soruya karşı susmak ile yetindi. Daha
sonra futbol sahasını terk etmeye başladı. Arkasından okul arkadaşları nereye gittiğini sorduğu zaman canının
sıkıldığını ve başka bir meşgale bulacağını söyledi. İsaac Compton cesedini her ne kadar insanlardan saklamaya
çalışsa da kendi vicdanından asla saklayamazdı. Gizli suçların tek şahidi vicdandır... İstediğin kadar işlediğin
suçlardan kaç, vicdan daima insanın yakasına yapışır.
Hele başınız da Gark lakaplı gizemli bir şahıs varsa vicdanınız olmasa dahi yakanıza yapışan biri mutlaka vardır.
Oliver’a ve Klaus’a hayatı zehir eden bu gizemli şahsın maskesini düşürme operasyonları halen devam ediyordu.
Richard Gilbert uzun aradan sonra koşu yapmak için tekrar sahile inmeye başladı. Haliyle sahile inerken de
yalnız değildi. Oliver ve Klaus kendi aralarında anlaşıp Richard’ı izleyen bu gizemli şahsı yakalamak için
aralarında plan kurdu.
Richard Gilbert her zaman ki gibi spor kıyafetlerini ve ayakkabılarını üzerine çekti sahile doğru yol almaya
başladı. Sahile inen Richard her zaman yaptığı gibi koşar adımlarla ilerleyerek temiz havayı içine doğru çekmeye
başladı. Yaklaşık 45 dakika geçmesine rağmen o malum gizemli şahıs ortaya çıkmamıştı. Oliver Forbes ve Klaus
ayrı ayrı yerlerden Richard Gilbert’i izlemeye devam ediyordu. Gizemli şahıs ortaya çıkmasa dahi bu ikilinin pes
etme gibi bir niyeti yoktu. Zira pes ettikleri an bu Gark isimli şahıs onlar ile uğraşıp huzurlarını kaçırmaya devam
edecekti.
Fakat beklediklerine deymişti... Yine o bol giyinimli ve yüzünün gözükmesini engelleyen büyük kapşonlu gizemli
bayan gün yüzüne çıkmış ve Richard Gilbert’i takip ediyordu. Oliver Forbes ve Klaus Salvatore birden gözünü
dört açmış, kimliği belirsiz bu kıza dikkatlerini celp etmişlerdi. Oliver sessiz ve pür dikkat o kıza doğru yavaşça
yönelmeye başladı. O gizemli kız Oliver Forbes’i ilk başlarda fark etmemişti fakat aniden fark ettiği anda tüm
hızıyla kaçmaya başladı. Oliver Forbes arkasından bir çitanın geyiği yakalamak için hızlı koşması gibi koşmaya
başlamıştı. Mahalle aralarına girerek izini kaybetmeye çalışan kız, Oliver Forbes’e uzaklık mesafesi olarak bir
hayli fark koymuştu. Fakat aniden önüne Klaus Salvatore çıkınca o gizemli şahsın suratı birden düşmeye başladı.
Klaus’u görür görmez hemen arkasına dönüp koşturmaya başladı fakat bu sefer de Oliver karşısına çıktı. Bu ikili
fare kapanı gibi kızı tuzağa düşürmüşlerdi. Klaus ve Oliver kıza iyice yaklaştı... Kızın yüzü halen ortaya
çıkmamıştı. Oliver ‘’yüzünü göster!’’ dedi. Kız halen başındaki geniş kapşonu kaldırmamıştı. Oliver ikinci defa ve
daha şiddetli bir ses tonuyla ‘’yüzünü göster!’’ dedi. Kızın eli kapşonuna doğru gitti ve yavaş yavaş kapşonunu
aralamaya başladı. Kapşonu araladıkça Oliver ve Klaus meraklı gözlerini daha da açıyordu. Kız en sonda geniş
kapşonun arasında suratını meydana çıkardı ve....
Ve tanınmadık bir yüz meydana çıktı. Bu kızı ne Oliver Forbes nede Klaus Salvatore tanıyordu. Oliver Forbes kıza
sorular yöneltmeye başladı. Kız durgun ve çekingen bir şekilde sorularını cevaplamaya başladı. Adını
sorduklarında Liv Allen olduğunu söyledi. Richard Gilbert’i neden takip ettiklerini sorduklarında da ondan
hoşlandığını fakat yüzüne karşı söyleyemediğini ve onu görmek için bu şekilde sahilde takip ettiğini dile getirdi.
Hatta sadece sahilde takip de etmiyordu. Aynı fakülte de okuduğunu, okulun kantininde, cafelerde de sık sık
takip edip Richard’ı izlediğini açıkladı.
Klaus Salvatore ‘’peki neden bizi her gördüğünde kaçıyorsun?’’ diye soru sorunca da kimliğinin açığa çıkıp
Richard’ın kulağına gideceğinden korktuğunu ifade etti. Utangaç bir yapıya sahip olduğu için Richard’ı kimse
bilmeden uzaktan izleme kararı almıştı. Eğer en yakın arkadaşları öğrenir ise Richard’ın da haberi olacaktı bu
yüzden kaçması gerekiyordu.
Oliver ve Klaus birbirlerine bakınmaya ve düşünmeye başladı. Acaba bu gizemli kız Liv Allen doğru mu
söylüyordu? Yoksa yakalandığı için mecbur bu yalanı atmak ile mi yetinmişti? Uzun düşüncelerden sonra sorgu
polisleri gibi kıza bir kaç soru daha sormaya başladılar. Hatta kız aynı cevabı verecek mi diye bazen yeni
sorularının içinde daha önce sorduğu aynı soruyu yönelttiler fakat kız yine aynı cevabı vererek kendisini doğru
bir şekilde ifade etti. Kızın doğru konuştuğuna tam kanaat getiren Oliver ve Klaus ikilisi kızdan özür dileyerek
telefon numarasını istedi. Liv Allen başta vermek istemedi. Telefon numarasını vermek istemeyince bir an da
yine şüpheli gözler ile kıza bakmaya başladılar. Çünkü Oliver ve Klaus’a gelen mesajlar hep aynı cep
telefonundan gelmekteydi. Oliver ve Klaus kızı ikna ederek telefon numarasını aldı ve taciz edilen telefon ile
aynı olmadığı anlaşıldı. Kafalarından bir şüphe daha gitti. Liv Allen ile ayak üstü biraz daha konuştular ve oradan
ayrıldılar.
Yolda Oliver Forbes ‘’sence doğru mu konuşuyor?’’ diye Klaus Salvatore’ye soru yöneltti. Klaus ‘’ben halen
şüpheliyim. Hatta bizim okulda okuması beni daha çok şüphelendirdi. Çünkü defterlerimizin arasına resimler,
notlar yazan biri bizim okulda okumak zorunda. Yoksa nasıl defterlerimizin arasına fotoğraflar ve notlar
yazabilir doğru değil mi?’’ dedi. Oliver Forbes’e bu yorum çok mantıklı geldi.
Acaba Klaus Salvatore’nin dediği gerçek miydi? O gizemli şahıs Liv Allen olabilir miydi? Richard Gilbert’e aşık
olduğu ve utandığı için uzaktan sevmeyi tercih etmesi kocaman bir yalan mıydı? Bu soruların cevabını kimse
tam bilemezdi. Ancak zaman ile açığa çıkıp cevaplanacak sorulardı... Eve geldikleri vakit bu konuyu uzun uzun
mütala eden Oliver ve Klaus, Liv Allen’den halen şüpheleri gitmemiş, hatta ve hatta şüpheleri ikiye katlanmıştı.
Çekingen cevaplar vermesi ve utangaç bir yapıya sahip olması Liv Allen’in aleyhinde bir durumdu. Çünkü
çekingen bir şekilde cevap vermesi şüphe ile yaklaşan bir insanın şüphesini daha da arttırırdı. Öyle de olmuştu
zaten... Oliver ve Klaus, Liv Allen’e karşı bir takım önlemler alma kararı aldılar.
Okul günü kantinde bizim beş kafadar bir masanın başında toplanıp otururken Liv Allen’de karşı masa da
Richard Gilbert’i izliyordu. Klaus Salvatore çaktırmadan Oliver Forbes’i dürterek Liv Allen’i işaret ediyordu.
Oliver bir an da dikkatinin tamamını Liv Allen’e çevirdi ve ne yaptığını gözetliyordu. Liv Allen’i incelemesi
sonucunda Richard’a hayran hayran bakmasından başka bir şey elde edemedi. Elena ve Eliza masadan ayrılıp
lavaboya gitti, Richard ise kantinden atıştırmalık bir şey almak için masayı terk etti. Sonunda Oliver ve Klaus
başbaşa kalmışlardı. Oliver Forbes Klaus’a kaş göz işareti yaparak masadan ayrıldı ve Liv Allen’in masasına
doğru yönelmeye başladı. Liv Allen’e selam vererek masasına oturabilme izni istedi. Liv Allen gülümseyerek
kabul etti. Hal hatır bahsinden sonra ağzını birazcık aramaya başladı. Fakat her ne kadar ağzını arasa da elle
tutulur bir delil bulamadı. Richard Gilbert elinde atıştırmalık malzemeler ile geldiği vakit Oliver Forbes’i bir kızın
yanında görünce manalı gülümsemeler attı. Klaus’a yönelerek ‘’bizim Oliver’a bak sen ne kadar hızlıymış’’ dedi.
Klaus ise gülümseyerek ‘’sadece tanıdığı biri, hemen yanlış anlama’’ dedi. Richard ise ‘’ben bilirim o tanıdıkları
merak etme sen’’ diye espiriler yapmaya başladı. Oliver, Liv Allen ile konuşmasını bitirdikten sonra masasından
kalktı ve kendi masasına doğru yöneldi. Richard manalı bir şekilde gülümseyerek ‘’kardeşim, hayırlı olsun’’ dedi.
Oliver Forbes ise ‘’sandığın gibi değil, iki dakika gördün hemen aleminde senaryonu yazmaya başladın’’ diye
tatlı tepkiler gösterdi. Yaklaşık 7-8 dakika içerisinde Elena ve Eliza’da geldi muhabbetlerine kaldığı yerden devam ettiler. Klaus sessiz bir şekilde
Oliver’a Gark isimli kişinin olduğuna dair bir delil buldu mu diye soru sordu. Oliver Forbes ise bulamadığını
belirtti.
Oliver Forbes ve Klaus Salvatore her okul zamanı Liv Allen’i izliyor, bir açık bulmak için gözlerini dört açıyordu.
Her ne kadar bir açık bulamasalar da asla gözetlemekten vazgeçmiyorlardı. Her an her hareketini izliyorlardı.
Bazen nöbetleşe gözetleme sistemine geçmişlerdi. O kadar titiz bir şekilde izlemelerine rağmen Liv Allen’in
menfi bir yönünü bulamamışlardı. Fakat bu durum Oliver ve Klaus’un şüphelerini yok etmeye yetmiyordu.
Çünkü Gark isimli şahıs çok profesyonel bir rakip olduğu için bunun bir taktik olabileceği kanaati taşıyorlardı.
Bizim meşhur beşlinin dersleri bittikten sonra evlerine gitmek için yola koyulmuşlardı. Yol boyunca çeşitli
muhabbetler, espiriler yapmaya başladılar. Oliver muhabbet esnasında gözü Liv Allen’e çarptı. Liv’in takip
ettiğini görünce dirseği ile Klaus’a vurarak Liv’i işaret etti. Liv Allen’in onları takip ettiğini gören Oliver ve Klaus’un
şüpheleri daha da arttı. Birden Oliver’ın cebine mesaj geldi. Oliver ve Klaus heyecan ile telefona gelen mesaja
kitlendiler. Richard, Elena ve Eliza ‘’ne oluyor size ya?’’ diye tepkiler gösterince Oliver ve Klaus onların merakını
geçiştirdiler. Oliver’ın telefonuna Liv Allen’den gelmişti. ‘’Kusura bakmayın size rahatsızlık veriyorum fakat
Richard’a olan hislerime engel olamıyorum...’’ diyordu. Oliver Forbes’de ‘’önemli değil’’ yazdı ve mesajı
gönderdi. Klaus Salvatore ‘’acaba arkamızda ki şahıs gerçekten Gark mı çok merak ediyorum’’ dedi. Oliver
Forbes’de ‘’inan bende senin kadar bu konuyu merak ediyorum’’ diyerek Klaus Salvatore’ye katıldı. Acaba
gerçekten Gark lakaplı o şahıs mıydı? Bu konu insanı oldukça meraklandırıyordu...
Gençlerin hepsi eve geldiklerinde hem fiziki hemde bedeni olarak çok yorulmuşlardı. Karınları da oldukça açtı.
Elena Pierce ve Eliza Merlotte hep beraber yemek yeme teklifinde bulundular. Richard Gilbert’te gülümseyerek
‘’bu teklifinize hayır diyemeyiz, çünkü bir bayanın eli lezzetli yemek yapmaya yatkındır. Bizde de bir bayan değil
iki bayan var, kim bilir ne yemekler yaparsınız bize’’ dedi. Elena Pierce’de Richard’ın bu yorumuna kahkaha
atarak ‘’biz dostluğumuzu pekiştirmek için beraber yemek yiyelim diyoruz sen ise mideni düşünerek işi çıkar
ilişkisine vuruyorsun’’ dedi. Richard Gilbert ve diğerleri gülerek tepki verdiler. Liv Allen bu tabloyu görünce
Richard’ın yanında olamadığı için çok üzülüyordu. Elena ve Eliza’yı da Richard’ın çevresinde gördüğü için bir kız
olarak çok şanslı olduklarını düşünüyordu. O sadece uzaktan izlemek ile yetindiği için kendisine dert edinmişti.
Eve vardıklarında erkekler salonda kızlar ise mutfağa kapanmışlardı. Erkekler salonda makara yapıyor kızlar ise
leziz yemekler hazırlamak için dolaptan malzemeleri dışarı çıkarıyorlardı. Bir kız için yemek yapmak meşakkat
değil hobi olmasından dolayı yemeği yemeden evvel yemeği yaparken lezzet almaya başlıyorlardı. Tabi yemek
hazırlarken birbirlerinin suratına salça, çikolata, yağ sürme şakaları da olmazsa olmazlardandı tabi. Uzun süren
dakikalar erkeklerin açlığına daha çok açlık katmıştı. Richard Gilbert mutfağa doğru ‘’acele edin kızlar burada
açlıktan birbirimizi yiyeceğiz’’ gibi espiri tarzında laflar söylüyordu. Arada kızlar da erkeklere sataşma
mahiyetinde laflar söylüyor birbirleri ile şakalaşmaya başlıyorlardı.
Yemekler yavaş yavaş hazırlanmaya başladı. Mutfaktan güzel kokular ile beraber yemeklerde gelince erkeklerin
karınlarındaki gurultu sesleri daha da yükseliyordu. Kızlar mutfaktaki yemekleri masaya koyunca erkekler ufak
tefek kaçamak mahiyetinde bir iki şey ağzına atıyorlardı. Bütün yemekler hazır olduktan sonra herkes masanın
başına toplandı ve o leziz yemekleri yemeye başladılar. Erkeklerin neredeyse nefes almadan yemek yemeleri
kızların dikkatini çekti ve kızların uyarılarına maruz kaldılar. Aç bir adam da kimseyi duymayacağı için uyarılarına
ehemmiyet vermediler.
Richard Gilbert önünde ki yemeğin tadına doyamamıştı. ‘’Bu yemeği kim yaptıysa onunla evlenebirim’’ diye
espiri yaptı. Elena Pierce espiri olmasına rağmen Richard’ın bu sözünden çok etkilenmişti. Heyecan ve şaşkınlık
karışımı bir duygu yaşamış ‘’ben yaptım’’ diyerek hafif tebessüm etmişti. Bunu duyan Richard, Elena’ya bakıp
teşekkür ve tebessüm etti. Richard’ın öyle konuşması ona olan muhabbetini arttırmıştı. Espiri de olsa Elena
Pierce’yi etkilemiş ona hayranlığı daha da ziyadeleşmişti.
Güzel yemeklerden sonra tatlı ve lezzetli içecekler alıp muhabbet havasına devam ediyorlardı. Bu güzel ortamı
birde sağanak yağmur ve gök gürültüsü musikisi eklenince ortaya muazzam bir huzur açığa çıktı. Şakalaşmalar,
kahkahalar havada uçuşuyordu. Oliver Forbes’in yediği tatlı bitince mutfağa tatlı almaya gitti. Tatlısını tabağına
doldurdu ve salona geçmek için harekete geçti. Fakat o esnada telefonuna bir mesaj geldi. Mesaj da ‘’bir gün bu
gülmeleriniz ağlamalarınıza inkilap edecek... GARK’’ yazıyordu. Oliver Forbes bu mesajı alınca irkildi ve tüyleri
diken diken olmaya başladı. Dehşetli gök gürültüsü, sağanak yağmur ve karanlık bir ortam eklenince bu mesaj
bir insanın korkusunu had safhaya çıkarırdı. Oliver Forbes’te zaten bu ruh haline bürünmüştü. Korkmuş bir
vaziyette mutfağın penceresine adım adım ilerledi ve perdeyi araladı. Dışarıda biri varmı diye bir inceleme
yaptı. Dışarıya bakarken birde ne görsün...? Bol kıyafetli ve başında kapşonlu bir kişi vardı, fakat yüzü belli
olmuyordu. Başını hafif bir şekilde kaldırdığı zaman o kişinin Liv Allen olduğu ortaya çıktı. Oliver Forbes, Liv
Allen’i gördüğü vakit elindeki tatlı tabağını şaşkınlığından dolayı düşürmeye başladı. Tatlı tabağı düşünce kırılma
sesleri içeri gitti ve Richard Gilbert ‘’ne sakarsın Oliver’’ diye oturma odasından mutfağa seslendi. Richard’ın
seslenişini işiten Oliver salonun olduğu tarafa baktı, daha sonra tekrar dışarıya bakınca Liv Allen’in göz önünden
kaybolduğunu gördü. O esnada gök gürültüsü hızlı bir şekilde çarpınca Oliver Forbes birden panik yapmaya
başladı. Korkulu bir şekilde oturma odasına giden Oliver, Richard ve arkadaşlarının sakarlığı ile espiri
yapmalarına maruz kaldı. Bu espirilerine karşı kendini zorla güldürmeye çalışan Oliver, arkadaşlarına bir şey
olmamış gibi muhabbet etmeye devam etti. Klaus, Oliver’ın yüz ifadesinden kötü bir şey olduğunu anlamıştı.
Çünkü Oliver’a attığı mesajın aynısını Klaus’a da atmıştı. Anlaşılan bu Gark isimli kişi oldukça sistematik planlar
yapıyor, zekice tuzaklar hazırlıyordu. Tatlı ve hoş geçen bir gece Oliver Forbes ve Klaus Salvatore için kötü
sonuçlanmıştı. Geceleri bir anda zehir olmuştu resmen. Sağanak yağmur ve gök gürültüsü onlara tatlı bir musiki
gibi geliyorken, bir anda korku film’i sahnesine dönen bir ses olarak algılamaya başlamışlardı.
Gece sonlandıktan sonra Elena Pierce ve Eliza Merlotte evine dönmüştü. Artık yatma vakti geldi. Erkeklerde dağ
gibi yığılan bulaşıkları yıkamayıp, mutfağa yığmış bir vaziyette bırakmış, uyumayı tercih etmişlerdi. Oliver
Forbes yatağına uzanıp gözlerini yumarken cep telefonuna bir mesaj geldi. Biran içini korku kapladı. Acaba
Gark’tan mı mesaj gelmişti? Oliver Forbes artık Gark isimli kişiden ürkmeye başlamıştı çünkü evine kadar
gelmiş, onu izlemiş ve tehdit mesajları atmaya başlamıştı. Oliver ve Klaus ile ilgili her şeyin en ayrıntısına kadar
tüm bilgileri, sırları biliyordu. Oliver Forbes bundan dolayı Gark lakaplı kişiden korkmaya, ürkmeye başlamıştı.
Elini yavaş yavaş telefonuna doğru uzatıp, mesajı açıp okuyacaktı. Telefonu eline alıp kavradı ve korku dolu
anlar yaşayarak bu sefer ne ile tehdid edeceğini merak ediyordu. Mesajı açtı ve beklediği Gark lakaplı kişiden
mesaj gelmedi. Klaus Salvatore’den mesaj gelmişti. Oliver bir an derin bir nefes aldı ve Klaus’un attığı mesajı
okumaya başladı. ‘’Sana da aynı mesajı attı değil mi?’’ diye soru sormuştu. Oliver mesajını yanıtlayarak ‘’tepkim
çok mu belli etti?’’ diye yanıtladı. Klaus ‘’daha seni görmeden mutfaktan tabak kırılma seslerinden sana da
tehdid mesajı geldiğini tahmin etmiştim’’ dedi. Oliver ‘’mesaj geldiği için değil, başka bir durumdan ötürü tabağı
kırdım, sabah olduğu vakit uygun bir zamanı bulup anlatacağım’’ diye yanıt verdi. Klaus aldığı bu mesaj üzerine
meraklanmaya başlamış ve hemen izah etmesini söylemişti. Oliver ise bu konunun mesaj ile izah edilmesinin
mantıklı bir durum olmadığını, ancak yüz yüze konuşulacak bir konu olduğunu belirtti. Klaus her ne kadar
sabırsızlansa da sabahın olmasını beklemeyi kabul etti. Bir kaç mesajlaşmadan sonra Oliver ve Klaus uyumaya
başladı. Malum ya tatlı ve yorucu bir günden korkutucu bir güne inkilap etmesi insanın üzerine ağırlık çökmesi
için yeterli bir olgu olsa gerek....
Sabah olduğu vakit Oliver Forbes ve Klaus Salvatore okulun kantininde sadece ikisi bulunuyor ve dünkü yaşanan
hadiseleri konuşup, değerlendiriyorlardı. Oliver Forbes başından geçen o ilginç olayı Klaus Salvatore’ye
anlatınca Klaus şaşkınlığından ağzı açık kaldı. Oliver, Klaus’a dünkü hadiseyi anlatmasının ardından kantine Liv
Allen girdi. Oliver ve Klaus’u görünce onların yanına doğru ilerledi ve ‘’günaydın’’ diyerek hafif tebessüm etti.
Oliver ve Klaus’da ‘’günaydın’’ diyerek yapmacık bir tebessüm attı. Liv Allen yiyecek sırasına girip yanlarından
uzaklaştı. Klaus ‘’inanamıyorum ya Gark şuan karşımızda durdu, bizle konuştu, biz halen ahmak gibi bekliyoruz’’
dedi. Oliver ise Klaus’un sakinleşmesini söyledi. Uygun bir anı beklemesi gerektiğini dile getirdi.
Elena Pierce ve Eliza Merlotte sınıfta oturmayı tercih ederek muhabbet ediyorlardı. Elena Pierce, Eliza
Merlotte’ye bir soru yöneltmek istemişti. Söze başlarken şu şekilde başladı; ‘’Eliza, ben bir roman yazıyorum
da, romanın içeriği imkansız bir aşk’ı anlatıyor. Romanı gerçekçi olmasını istediğim için herkesin görüşünü
alıyorum. Seninde bir görüşünü almak isterim’’ dedi. Eliza Merlotte gülümseyerek ‘’tabi ki yardımcı olmak
isterim, buyur konu ne?’’ dedi. Elena Pierce sakin hal ve tavırları ile konuya girmeye başladı. ‘’Romanım da bir
tane kız var, en yakın arkadaşının eski sevgilisine deliler gibi aşık. Ama o en yakın arkadaşına ihanet etmemek
için, onun üzülmemesi için duygularını içine atmakta. Senin başına bu tarz bir olay gelse nasıl karşılarsın? En
yakın arkadaşın eski sevgilin ile bir ilişki yaşasa tepkin ne olur?’’ dedi. Eliza Merlotte bir an duraksadı ve ‘’hoş
karşılamam, sonuçta bir birlikteliğim olmuş, sonuçta eski sevgilim ile bir aşk yaşamışım, en yakın arkadaşımın
böyle bir davranış sergilemesini istemem’’ diye ifadesini dile getirdi. Bu ifade Elena Pierce’yi rahatsız etmişti.
Roman yazması için konu araştırması ve insanların ruh halini çözmek için sorular yöneltmesi işin bahane kısmı
idi. Asıl öğrenmek istediğini bu şekilde öğrenince bir an içini buruk bir hüzün kapladı ve Eliza Merlotte’ye
‘’teşekkür ederim’’ diyerek konuyu kapadı. O an sınıfa fizik hocası girdi ve derse odaklandılar.
Cara Northman, Klaus Salvatore’nin sınıfına ders yapmaya girmişti. Yaklaşık on dakikaya yakın bir süre zarfında
Klaus Salvatore derse geç kalmıştı ve kapıyı çalarak sınıfa girdi. Cara Northman, Klaus’a sınıfın önünde ‘’nerde
kaldın Klaus?’’ diye soru yöneltti. Klaus ‘’lavabo’da idim’’ diye yanıt verince Cara Northman ‘’peki, geç yerine’’
diyerek resmiyeti koydu. Klaus Salvatore sınıfa bakındı ve boş yer aradı. Bu durumu fırsat bilen ve daha
önceden Klaus’tan matematik notlarını ve matematik dersine çalıştırması için teklifte bulunan Katherine
Grimmes, Klaus’a seslenerek ‘’benim yanım boş Klaus gel’’ diye işaret yaptı. Klaus’ta Katherine Grimmes’in
oturduğu sıraya doğru ilerledi ve yanına oturdu. Cara Northman Klaus’a ters ters bakarak dersini işlemeye
devam etti. Katherine Grimmes Klaus’a gülümseyerek ‘’nasılsın?’’ dedi. Klaus ise aynı şekilde gülümseyerek
teşekkür edip iyi olduğunu söyledi. Katherine Grimmes ‘’matematik dersine çalıştıracak mısın beni’’ diye soru
yöneltince, Klaus uzun uzun düşünmeye başladı. Katherine Grimmes gülümseyerek ‘’dünde sorduğum vakit
düşünmüştün. Evlenme teklifi etmiyorum alt tarafı matematik sınavı için çalıştırmanı istiyorum’’ dedi. Klaus
birden bu espiriye karşı gülümseyerek çalıştıracağına dair söz verdi. Katherine Grimmes gülümseme bir ifade
ile ‘’harika’’ dedi. Cara Northman sevgilisini bir kız ile gülümseyerek konuştuğunu görünce sinirlendi ve sınıfın
ortasında Klaus ve Katherine’ye karşı ‘’muhabbet edecekseniz bir cafe’de oturarak devam edebilirsiniz. Burası
bir sınıf ve burada sadece ders öğrenilir!’’ dedi. Klaus ve Katherine birden susarak önüne baktı. Cara Northman
arkasını dönüp tahtaya bir şeyler yazmaya devam edince Klaus ve Katherine bir birine bakarak gülmeye başladı.
Okul çıkışı yine hep beraber eve dönen beş kafadar, espirilerine ve muhabbetlerine devam ediyorlardı. Oliver
Forbes ve Klaus Salvatore onları yine izleyen Liv Allen’i görünce birden tedirgin olmaya başladılar. Arkadaşlarına
bir şey olmamış gibi espirilere ve muhabbetlerine devam eden Klaus ve Oliver gerçekten çok soğuk kanlı idiler.
Yol boyunca onları takip eden Liv Allen’de ki sır bir türlü tamamen çözülemiyordu.
Kızlar ve erkekler eve vardıkları zaman kendi dairelerine dağıldılar. Eve geldikleri zaman Richard salonda ki
yemek masasında envai çeşit yemekler ile dolu olduğunu görünce gözlerine inanamadı. Oliver ve Klaus’u
hemen yanına çağıran Richard, şaşkınlığını arkadaşları ile paylaşmak istedi. Arkadaşları da bu kadar leziz
gözüken yemekleri görünce oldukça şaşırmışlardı. Birbirlerine ‘’kim hazırladı bu kadar yemekleri?’’ diye soru
sordular fakat kimse bu sorunun cevabını bilmiyordu. Sonra birden salona Richard’ın annesi Rebekkah Gilbert
geldi ve ‘’yemeğin kimin hazırladığını çok sorgulamayın da masaya oturun artık’’ diyerek tebessüm etmeye
başladı. Richard, annesinin hazırladığını görünce annesine sarılarak öpmeye başladı. ‘’Annemi en çok yemek
yaparken seviyorum’’ diye espiriler, latifeler yapmaya başladı. Richard, Oliver’a ‘’hadi bizim kızları da çağır da
onlarda gelsin yemeğe’’ dedi.
Herkes sofraya oturup lezzetli yemekleri yerken şakalaşmalar, muhabbetler, espiriler havada uçuşuyordu. İki
gündür lezzetli yemekler yiyen Richard, Oliver ve Klaus’un midesi resmen bayram ediyordu. Yemekler yiğildi,
sofra toplandı ve hep beraber bir şeyler içip muhabbet etmeye devam ettiler. Richard’ın üzerinden çoğunlukla
espiriler yapılmaya başlandı. Çünkü Richard’ın annesi ile muhattap oldukları için oğlunu espiriye malzeme
olarak kullanıyorlardı. Yapılan espirilerden bir tanesi de Richard’ın Elena Pierce’ye ‘’Bu yemeği kim yaptıysa
onunla evlenebirim’’ espirisi idi. Oliver Forbes, Elena Pierce’ye bakıp kahkaha atarak ‘’gelin olarak gideceğin
evin fertleri ile şimdiden tanışmaya başla istersen Elena’’ dedi. Herkes bu espiriye kahkaha atarak karşılık
verirken Elena hafif tebessüm etmek ile yetinmişti. Bu espiri onun gözünde espiri değil hakikatti... Çünkü
Richard’ı çok seviyor ve gerçekten evlenmeyi arzuluyordu. Ama arada bir engel vardı işte... Hayatta bazen
insanların çok istediği şeyler gerçekleşmez. Elena’nın da bu şiddetle istediği arzusu bir türlü gerçekleşmiyordu.
Onun ve Richard’ın üzerinden yapılan evlilik espirisine herkes gülerken, onun kalbine ok gibi saplanıyor, derdine
dert katıyordu.
Saat gece 12:30 olunca herkes evlerine dağılmaya başladı. Gün içinde Elena Pierce’nin hisleri birikince yine
odasına kapandı ve şiir defterini açtı. Bütün hissiyatlarını, duygularını ve düşüncelerini her zaman yaptığı gibi
bugün de şiir defterine dökmeye başlayan Elena, ağlaya ağlaya tüm içini döktü... Yazdığı şiirlerden bir tanesi;
‘’Bir doğu vardı hayatımda tüm yanlışları götüren,
Bir sen vardın yaşamım da hemde kendin bile yokken,
Beni tanımıyorsun, beni bilmiyorsun, beni sevmiyorsun belki de,
Beni sevmemeni bile seviyorum ama bunu bile söyleyemesem de...’’