Unutulmuş sekmelerin
arasına serpiştirilmiş
Hanidir koyultulmuş
vicdanlar
Gün ışığından
fazlasıyla yoksun.
Rakımı alçak mizaçlar
Kavuşmak iken tepeye
Olası o edilgen
niyazlar.
Tek duyumsanan;
Efkârı bol üşengeç
ruhlar
Nezdinde yaftalanmanın
Nicedir süregelen o
telaş.
Bağnaz ve yoz tortusu
Çöreklenmişken zihnin
engebeli yokuşlarına.
Baş aşağı tüm fincanlar
Edinimi fazlasıyla
yeknesak
O kehanet kahve
telvesine
Bakarken pür- dikkat.
Müptelası sevdanın
Saf ve bakir ovalarında ruhun
Dörtnala koşarken çocuk
yanım.
Henüz büyümemiş olmanın
Getirdiği o rehavet ile
Pür-nakıl masumane bir
neşe.
Gıyabında şeytanın
Kerelerce örselense de
Sırra kadem basmış bir
kere
Çoktandır hidayet.
Son çare ise sığınmak
gölgelere
Kopmadan o devasa
kıyamet.
Kıvranan nice imge
Sahtekârlığın yüz
kızartıcı sapağında
Kanarken ve kanatırken,
Özneleri saklanmış usumun
En mahrem kuytularına
Yoldaş bildiğim dipsiz
yalnızlığımın
Sadık haznesine
sığdırdığım
O gizemi,
Ellerimle çıkardığım
Derindeki gömütü eş
değer
Yolsuz ve yordanası
mahremiyetin
İzdüşümü ne varsa
Saklanmış yırtık
perdelerin arkasına.
Ne mi gelir elden,
Ey sefil benlik,
Demek olmasa keşke
Tek maharet.
Mizacı yeknesak
Mağdur ve mağrur çocuk
Büyümek olsa da son
seçenek
Devinip durur garip
yürek.