Biliyorum; 
    Bu bahar da öpmeyecek çiçeğini kiraz ağacı 
    Dönmeyecek yüzünü ışığa ayçiçeği. 
    Yıllara yenik kent yaşamları gibi tükenip düşecek yere yıldızlar! 

    Ve biliyorum ki; 
    Kasırga öncesi şimşek çatırtılarıyla suçlanacak 
    Kehribar içinde taşıllaşmış düşlerimiz 
    Kara beneğe dönüşecek kırmızısını kaybeden kıvılcımlar... 

    Duvar diplerine biriken tozlar gibi doluşacak avuçlarımıza ince sıkıntılar. 
    Ve karanlığın gözlerine gözlerine savrulacak 
    Çelik yaylar gibi bekleşen gerginlikler... 

    Deniz yalnızlıktan uslanacak, 
    Başka martılara bel bağlayacak dalgalar 
    Ve başka yağmurları bekleyecek 
    Tortusuna gizlenen ayrılıklar... 

    Ve biliyorum ki; 
    Çoğalıp tükeneceğiz yok oluşlar içinde. 
    Sen çaresiz, ben bitap kıvranacağız 
    Bir ölünün aşınmaya dayanıklı acımasız parmaklarında... 

    Önce can, sonra da kan kaybedecek kırılgan düşlerimiz. 
    Köşeli gölgelere meydan okusa da kendi labirentlerinde ruhlarımız; 
    Kurnaz zil sesleriyle titreşerek, 
    Yeniden başlayacak yapay ölümlerimiz! 

    Ama korkma! 
    Ufkun sokaklarında dolaşıyor aydınlıklar 
    Mavi bizden yana! 
    Yıldızlarla oynaşan ay ışığında yeniden can bulacak gece 
    Ve yeniden sabah doğuracak ellerimizde güvercinler... 


    11.05.2009 
( Kehribar İçinde Taşıllaşmış Düşlerimiz başlıklı yazı Jolie tarafından 6.04.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.