"Gelerek karanlığıma ışık ol, giderek aydınlığımı karanlığa çevirme" bunu görünce bir masanın üzerine kazınmış şekilde hemen not defterinin girişini janjanlı bir şekilde yazdı.

Tarifsiz bir gülümseme gelip kondu dudaklarının iki yanına.

Belirsiz bir mutluluk kiraladı gözbebeğini bir anlığına.

Davetsiz bir ürperti sardı canını.

Göremedi yanını.

 

Dört duvar da onun adı vardı.

Cümle alemde...

Dağlarda...

Düzlerde...

Defterlerde...

Dudaklarda...

Akıllarda ve kalplerde...

 

Yüreğine hapsetmişti onunla ilgili her şeyi.

Yazdıklarını, söylediklerini, çizdiklerini...

Bir çivi duvara çakılır ya o da kalbine öyle çakılmıştı.

Bir çıkmaz boya değer ya bir yere o da çıkmaz boya gibi değmişti cana!

Aklında O, kalbinde O, dudaklarında O!

 

Onun karanlığı dahi güneşi aydınlatıyordu.

Mübalağa mı istiyorsunuz?

Onun etrafında dönerdi her şey: insanlar, aşklar, gel gitler...

Herkes onun uydusuydu ve  onun çekim gücü fazlaydı.

O mumdu ben ise ona pervaneydim.

Canımı onun ateşinde yakıp kül etmeye hazırdım.

Hiç değilse aşk uğruna yanmış derler bana.

 

 

"Dışım bahçe içim hapishane!" diye yazmıştı bir defasında duvarına.

Kim bilir mazrufunda neler saklıydı?

Zarf ortadaydı.

Bundan başka bir cümle onu anlatamazdı.

Beki de ayrılığın alabora ettiği can sandalı bir can simidi arıyordu.

Bazen bir kelime...

Bazen bir cümle

Bazen bir ses, ya da nefes, ya da bir isim!

Kendine getirir ya canı!

Aklı başa kalbi heyecana bağlar ya!

Abonesiydi hüznün, gözyaşının müşterisiydi.

 

- Dışım aydınlık olmuş ne içim kapkaranlık oysa! Gözlerime yokluk perdesi inmiş, kalbime de! Kulaklarım kapanmış başka seslere, dudaklarım kilitlenmiş başka adlara!

 

- Bu kadar mı tesirim var üzerinde senin, bilmiyordum doğrusu! dedi kadın hayal meyal.

- Bil işte vefasız. Gökte akıp düşen yıldız benim. Dalda kuruyup düşen yaprak... Duvarlara adını yazan benim, defterlere adına şiirler karalayan, ağaçlara kalpler çizen... Senin için  ne kadar da ben oldum. Şaştım kaldım ben bile bana. Bu kadar mı ömrüne sen katılır. Bu kadar  mı senleşir bir yaşam?

Seni sevmesem aklıma getirmem ki hiç!

Oysa aklımdan çıkardığım yok.

Taş duvar her şey sensiz!

Kan revan herkes!

Tuz buz...

Toz duman...

İyi bir şey yok senden sonra!

Güzel olan yok.

 

Sustu cümle alem.

Etraf sağır kesildi.

Bir adam ağlıyordu.

Bir kadın gülüyordu.

 

( Bir Adam Ağlıyordu başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 27.03.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.