Saf ve duru bir belirteç belli belirsiz duyumların nakaratında yer bulan. Yer bulası bir varlığın mizacındaki sıkılganlık kadar durağanım olmadığı ayan beyan seyrindeyken hiçliğin ya da çok uzağında o belirsiz imgelerin.


 


Belirsizliğin tanımı ne ola ki...Görünmeyen mi görünenin yansıttığı tüm o varsayımlar mı eşleşen onca güdü her halükarda izafi bir yadsımazlıkla ket vururken tüm o duyumlara duygular sıkılgan sanrılarla yozlaşmış öğelerin gölgesine hapsolmuş...


 


Hissiayat engin iken süzgecinden geçmek mi acıların hüsran yalayıp yutarken azgın dalga misali belli ki döngünün muafiyeti hatta olası bir med-cezir aşkın duyumsattığı o yalıtılmış mutluluk kadar göreceli. Mutlu etmek mi mutlu olmak mı kimi hangi ölçüde paralel bir seyirle muhatap alabilirsiniz ki ya siz muhatap alınmazken görünen farklı bir tezahür ile duyumsatsa da farklı algılar bir bir vururken kıyıya. İşte kapılmak dalgalara bu olsa gerek: Yürürken halim selim o kumsalda kayaların tepesinden çivileme atmak kendini ya boşluğa ya da deli dalgalara. Ruh bile eşleşmezken sair kaygılarla buyrun ve çözün tüm o gizemi algıların yanıltma olasılığı hali hazırda depreştirse de tümlenen o sakıncalı ve muhalif duyguları hele ki yansıtamazken bir adım ötede bekleyen o yabancıya dostluğa beş kala. Ve geri sayım teker teker zıplarken tüm o seçeneklerden o heyula boşluğa. Sıradan ya da sıra dışı hele ki çözemezken o denklemi eklenen tüm bilinmezler değil mi sizi sizden eden...


 


Kendimden bihaber iken nasıl ifşa ederim bir bir o haletiruhiyemi. Ola ki dem vurayım o sakil ve sefil gidişattan nasıl da güller açar muhalif üzünçler esir almışken benlikte. Komik ya da yadsınası belki de duyarsız bir ikilem kıt kanaat mutluluklar her daim nöbette ama yine de gelmek bilmez. Ne gelen var ne giden ta ki kapım vurulana kadar nöbete durmuşken ve onca safsata garip bir yoksunluk varlığa dönüşme tehdidi ile esaretine geçirmezden önce.


 


Duygular sersefil benliğin nasıl ki bir uzantısı sonuca katlanmamak olası mı...


 


Ah, sefil benlik ne vardı karanlığı dost bilecek aydınlık yarınlar kayıp iken boyutlar arası o yolculuk farkındalığımdan çok uzak iken.


 


Yine demek en zoru hele ki yeniden düşmek yollara ne aradığını bilmez iken oysa nasıl da emindim önceleri...Fazlasıyla vakur ve özgüven rayici ile sarıp sarmalamışken manevi dünyam karışık bir renk döngüsü ile maharet sayarken alacalı bulacalı o engin düşleri.


 


Süreç ne dinamik ne de durağan. Ya ben...Fark eder mi ki? Ne de olsa beklentileri az çok kestirebiliyorum. Madem ki döngüye iştirakim ile mesulüm kendimden ne gerek var ki harici güçlere onca imge sıdkı sıyrılmış bir kırılganlıkla tümlerken yarım cümleleri.


 


Cümleler bir yana sanrıları bir yana hatta yankısı vurup vurup duvarlara ters istikamette çıkarken yoluma.ruhani bir buluşma benimki bilmez iken izbelerde ne var ne yok en azından kelimeler yetişmekte imdadıma anlatma yetimin sık sık sınandığı. Keşke tek sınanan bu olsa:Ya ben...Kendimi bildim bileli kim bilir kaç milyonuncu sınav adını da seyrini de çoktan unuttuğum. Alışkın olmalıydım henüz...Alın işte koca bir yanılgı daha. Alışmak bir yana tasavvur etme ihtimalim bile kayıplarda en az benim kadar. Kırık bir dalın son yaprağıyım güneşten nasiplenmeyi bekleyen ve gözünü uzaklara dikmiş kavuşmanın bir hayal olduğu.


 


Kolektif aidiyetlerin egemen olduğu dünyalar her birimizin müdahil olduğu yine de o aidiyet duygusunun eksikliği hep hicap ettiğim haiz olamamanın burukluğu kadar.


 


Boş nazarlarla seyrindeyim alemin ve o garip mizaçları ile yedi düveli kırıp dökenleri. Emsalleri ne de çok yine de benzeştiğim kimse olmadı yoksa görme yetimi yitirdim her ne kadar gönül gözüm aralıksız nöbette olsa da.


 


Alınganlığın geldiği son nokta eşleşme gayesi ile bir bir çapalarken duyguları ve bilemezken ne aradığını.


 


Hasret var dilimde biraz sitem biraz öfke belki de. Kalendermeşrep yetilerim törpülendiğinden beri tosladım bir kez daha görünmez kalelere. Oysa tebessümdü bana en çok yakışan şimdilerde unutmuşken adını sanını unutulmuş iken tarafınca hayatın o derin muhteviyatı çok uzağımda ve gülerken sancılı ve sanrılı...


 


 


( Hasret Var Dilimde başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.03.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.