yakın olsam da sonbahara...
Tütsü tutmaz gövdeme
değdikçe göçmen kuşlar
Ağırlaşan yüreğimi yeşertir
ağlayan bulutlar...
Anlamasa da kadın hallerimi tükenen son kozlar
sohbet kokarım akasyanın sade dilinde.
Alını morunu bohçalayıp
tüyerim çiçek tozlarına alabildiğince. Duygumun güvercinleri kuşatır bir havalanışı
dipdiri orman olurum yükseklerde...
Alnımdan öper milyon yapraklı gülüşlerim...
İşte o yüzden’ Bu gece kap gel anıları ’demeyeceğim Deli sevdalar yedi kat deliliğe provalıdır
Kötülüğün soluk alışında
anlatamadıklarım var hayal kadar.
Aptalımsı bir tek düzelik içinde gerçek yanım.
Boşluklar yaralar beni...
Pavyon sarışını bir ihanet pervasızca yüzüme vurur
mahalle arası düş kıvrımlarını...
Yerinde yeller eser anılar enkazının.
Taş keser bakışlarım
ellerin aşkı kaçmışsa gözlerine...
Bu defa ’bana’ müsade derim
üç köşeli ihtimale attıkça adımını.
maksatsız mevsimler dolaşır kalbimde.
Kapımda diz çökmüş eski bir Eyvallaha.
eşref saatini heba ederim... kesmece hayallerimi de...
Her ölüm düğündür derler ya beklerim hepinizi cenaze şenliğine...
Dehlizlerden arta kalan zamanlarda vursam da karaya
Kalkıp yürürüm gururla ..
Boğuk yankılara veririm devre arası mola
Sarhoş ayak seslerinin anoson bayırında...
Şiirin menzilinde kuşanırım ölümsüz sevdayı... Yakarım anıların çubuğunu uzatırım geceyi Nasıl sökerse meşeleri kökünden kasırga
öyle delicesine sarsılır yüreğim aşkla. Sevinçlerin birinci sınıfında
kavuşur sözcüklerim birbirine
Kısa devre yapar sol yanım.
Kışkırtırım iç çekişlerimi...
Dinlenme yerimdir içinden çıkmak istemediğim evim.
Mızrağın içinden geçse de dizelerim
nabzımda mıhlanır güneş gibi yüreğim...
Yine de sızlar içim.
Temize çekilirken içimde yaşamın ders notları.
Benim kadar gece bile susamamıştır sessizliğe...
Harfleri tanıyorum da; Vuramıyorum işte birbirine...
Ferda Özsoy