Yaşlı gözleriyle kadına baktı adam. Bir de televizyonda izlediği kadın cinayetiyle ilgili habere baktı. ' Bunları asmalı' dedi hafifçe bir sesle 'ibreti alem olsun diye de hadım etmeli...' Televizyonu kapattı, öfkeliydi ve son derece üzgündü.

            - Kadın sevilmek içindir katledilmek için değil! Hem insan hayatından daha kutsal ne olabilir, daha nimet kabul edilen nedir? Ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın bir insan öldürülemez! Bir çiçek verilmiş insana Rabbi tarafından.Koklamak seyretmek bakmak sevmek ve yaşatmak lazımken tutup onu köklerinden söküp atıyoruz. Yapraklarını eziyoruz, köklerini çiğniyoruz.  Aşk olmalı insanın içinde, insana karşı sonsuz bir sevgi olmalı ve o sevgiyi canlı tutup ebedi olarak yaşatabilmeli...Bu alem aşk üzere inşa edilmiştir. Güzellikler dururken çirkinliklerle uğraşıyoruz muhatap oluyoruz. Yaşatmak dururken öldürmekle meşgulüz. Sakinleşmeye başladı biraz, yumuşamaya...İçindeki irileşmiş ve irinleşmiş hisleri döküyordu. Bu bir yılanın deri değişmesine benziyordu değişmese ölecekti. Bir hastanın içindeki safrayı dökmesine benziyordu, dökmese acıdan kıvranıp duracaktı.

            - Aşk eskiden daha güzeldi biliyor musun? Daha içtendi. Daha maneviydi. Daha mahrem ve daha güzeldi. Özdemir Asaf`ın 'Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim' dizesi aşkın doluluğu ve yetkinliğini ne de güzel ifade ediyor. Bugün bu anlam arayışı anlam doluluğu yok: küfür var ağız dolusu, öfke var. Daldı uzaklara, kim bilir belki de o mesut eski günleri aklına getirdi. Kadının şiddete uğramadığı; kesilip yakılmadığı, katledilmediği...

            - Şiddet yoktu. Kadına el kalkmazdı, küfredilmezdi, bıçaklanıp kurşun sıkılmazdı. Sevilirdi masumca, uzaktan seyredildi. Öyle nefes nefese sokulmazlardı. Bir kadın sevildi mi ikincisi olmazdı. Üçüncüsü, dördüncüsü... Bir ömrü o aşkla yoğrulurdu yürek o aşkla mayalanırdı o aşkla nihayete ererdi can. Kadın anaydı, kadın yavukluydu, kadın değerliydi kadın Leyla'ydı, Şirin'di, Züleyha'ydı. Kadın adamın ellerini sımsıkı tuttu. Son günlerde artan kadın cinayetleri adamı bayağı etkilemişe benziyordu. Kadın onu anlamaya çalışıyordu. Bu dönemde böyle düşünen adamlar nadide bir taşa benziyordu.

            -Eskiden de insan aşık olurmuş hem de nasıl aşık olurmuş. Aşkları efsaneleşir ve dilden dile dolaşırmış ve aşklarından dolayı verem olurlarmış. Bu hastalığa da öylesine uluorta ve korkutucu şekliyle verem demezlermiş, hastalığın adı bile zarifmiş: ince hastalık...Şu an ki aşklarda inceliğin i'si bile yok! Sadece ince işlerle uğraşıyorlar, o da belden aşağı fikri inen büyük bir güruh!  Sokak ortasında onlarca kez bıçaklananlar... Saçından tutulup çekilenler... Kurşuna maruz kalanlar... Elleri kesilenler... Yüzüne kezzap dökülenler... Kayıp olup da bulunamayanlar...  Benzin dökülüp yakılanlar... Bu ayıp bize yeter de artar bile! Ülkemizde kadın olarak yaşamak cesaret ister, hele sokağa çıkmak ve sokakta eve sağlam olarak dönebilmek yürek ister.

            - Çocukluktan başlar karşı cinse saygı, ona nazik davranma, onu her şeye rağmen sevebilme, koruyabilme...Özellikle de erkek çocuklara bunun eğitiminin iyi verilmesi gerekiyor. Anne babanın da buna iyi rol modeli olması gerekiyor. Sen erkeksin her şeyi yapabilirsin sen kızsın hiçbir şey yapamazsın dediğimiz an ilk ayrımı yapmış olur ve sonsuz bir uçurumun açılmasına sebep oluruz. Giyiminden tutun da yürüyüşüne, konuşmasına, okumasına kadar her şeyine müdahale etmeye başlarız. Kadın adamın söylediği her cümleye dikkat kesiliyor, aklına kazıyor ve kalbiyle tasdik ediyordu. Adamın iyice konuşmasını, içini dökmesini ve rahatlamasını istiyordu. Ve konuşmasına hiç müdahale etmiyordu.

            - Ekranlardan cinayet akıyor oluk oluk. Aşkların son adresi mezarlık oluyor. Nazarlık aşklar dönemi bitti, pazarlık ve mezarlık aşklar dönemindeyiz. Annelerin gözyaşları ve acıları babaların çaresiz bakışları yüreğimizi dağlıyor. Dün tül perdenin arkasından sokaktan geçen sevdiğine hasretle ve mahcubiyetle bakan gözler, bugün çarşıda pazarda göz göze dudak dudağa ama yine de doymak bilmez bir iştiha ile aşklarını sadece bedeni ve şehvi bir şekilde yaşıyor. Dünün, sevdiğinin uzaktan bakışıyla bahtiyar olan ve onunla iktifa eden  insanı gitmiş bugünün sevdiğinin her şeyini bir vampir gibi emen ama yine de doymayan insanı gelmiş. Dünün aşkları mahrem ve ömürlüktü bugünün aşkları seyirlik ve anlık... Dünün aşkları karşılıklı iki kalbin bir ömür boyu yanmasıyla sürüyorken günümüz aşkları aynı anda kaç tane ile idareli gidiyor. Aşka ruh lazım ama bu toplum ruhunu kaybetmiş adeta cesetleşmiş. Bir nefeslik sustu adam. Kadın da susuyordu ama elleri konuşuyordu çünkü elleri adamının ellerindeydi sımsıkı, gözleri konuşuyordu çünkü gözleri gözlerindeydi sevdiğinin. Kalpleri birdi, ruhları tekti! Adam başladı yine konuşmaya, yüreği hızlı hızlı çarpıyordu göğüs kafesini zorluyordu:

            - Küfür ağızlarda normal bir söylem olmuş, bıçak karizma göstergesi, psikopatlık para eden bir paye, akıl pespaye, kalp paspas...Efendilik raconda yok bugün, güzel konuşma itibar görmüyor, nezaket sadece kadın adı olarak kalmış, para tek geçer akçe, gönlün yanıklığına teşbih edilen ucu yanık mektuplar bitti, aşkına şiirler dizen hikayeler yazan aşıklar göçtü, üç noktaya anlam yükleyen - onu sevdiğini, özlediğini, beklediğini, aradığını- adamlar bitti. Aşkı uğruna çöle düşen, Kâbe'ye iyileşmesi için götürülen ama derdim daha da artsın diye dua eden, sevdiğinin güzelliği karşısında elma soyarken parmaklarını kesen, aşkı uğruna gece gündüz demeden çoğu gitti azı kaldı diye dağları delen, gözünü kırpmadan karşıdaki sevdiceğini görmek için yüzme bilmeden suya atlayan aşkın gözü kördür darbımeseline örnek aşıklar sadece kağıtlarda kaldı, hikayelerde...

            Aşık göremezdi yüzünü sevdiğinin, dokunamazdı eline dahi, sesini ayda yılda bir duyardı ve sonsuz nezaket taşırdı. Kaç pencere tülü eskimiştir arkasında saklı duran bir çift yakıcı gözün nazarından.Kaç kağıt yanmıştır aşığın kaleminde dökülen lav damlalarından! Kadın susan ve gözlerinden yaşlar dökülen adamına doğru sokuldu iyice. Adam da yanına iyice sokulan sevecen ve aşk dolu kadınına sarıldı sımsıkı. Adam kadınının kulağına Al Yazmalım Selvi Boylum'un meşhur repliğini fısıldadı:  

            "Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. Durursam bir daha kurtulamam. Ziyanı yok, gülüşü yeter bize. Yüreğim kaydıysa günah mı? Çamura saplansam yardıma gelir misin? Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi.. Elinden tutuversem benimle gelir mi? Seninim işte, alıp götürsene beni! Elveda Asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda! Bitmemiş türküm benim..."

            -Sevgi yaşatmaktır, dedi kadın, 'sevgi yaşatarak sevebilmektir.'

( Sevgi Neydi başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 28.02.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.