İkisi de yetmişli yaşların üstünde, seksenlere
merdiven dayamış, hiç evlenmemiş kız kardeşlerdi. Büyük olanın adı Naciye küçük
kardeşinin adı ise Binnaz'dı. Babalarının doksanlı yıllarda ölmeden evvel
kendilerine miras bıraktığı üç oda bir salon kaloriferli ev de beraberce kendi
hallerinde yaşayıp gidiyorlardı. Müsrif kadınlar değillerdi kesinlikle. Sigara
içmezler, içki desen ağızlarına almazlar, kokusunu bile bilmezlerdi. Yıllarca
devlet kademelerinde çalışıp çabalamışlar ve alınlarının teriyle de emekli
olmuşlardı seneler önce. Emekli maaşlarını aldıkları zaman paralarını
birleştirip beraberce hem üstlerine başlarına, hem de boğazlarına özgürce
harcarlardı...
Her ne kadar evlenmemiş olsalar da en büyük zevkleri olan şehir içinde ve şehir
dışında seyahat etmekten geri durmazlardı. Şimdilerde yaşları epey ilerlediği
için eskisi gibi gezemeseler de, kış günü havalardan fırsatını buldukça
başkentin birçok semtini üşenmeden dolaşırlardı. Birçok semti sokak sokak
bilirlerdi. Bu değişik zamanlarda şehirde yaptıkları geziler ruh sağlıklarına
ve beden sağlıklarına da çok iyi geliyordu. Zaten yaz olduğu zamanda ucuz yollu
turları takip ediyorlar ve ara ara onlara katılıyorlardı. Kapadokya'dan Asos'a,
Didim'den, Kuş Adası'na, Göreme'den Kafkasör'e kadar yurt içinde gitmedikleri
köşe bucak kalmamıştı. Az daha gezecek olsalar neredeyse Evliya Çelebi'nin ve
İbn-i Batuta'nın geçmişte yol aldıkları kadar yol yapacaklar, rekor
kıracaklardı.
Yine bir pazar günü, otobüs indirim kartlarını da yanlarına alarak şehrin ta
öbür ucu olan Keçiören semtine gitmek üzere evden çıkarlar. Beş altı dakika
içinde durağa geldiklerinde, durağın epey kalabalık olduğunu fark etseler de
tedirginlikleri yoktur içlerinde. Bir zaman bekledikten sonra belediye otobüsü
durağa yavaşça yanaşmıştır. Düzenli bir şekilde durakta bekleyen bütün yolcular
ile birlikte otobüse binerler. Oturulacak yerlerin hepsi dolu olup, birçoğu da
gençler tarafından geçici mülkiyet altına alınmıştır. Kimisi yanında ki
arkadaşıyla konuşmakta kimisi gazete ya da ders kitabını okumakta, kimisi de
uyuma numarası yapmakta, bazısı kafasını otobüsün içine çevirme niyeti olmadan
camdan bakmakta, yaşlı, ayakta zor duran insanlara hiç aldırış etmemektedirler.
Naciye Hanım ve Binnaz hanımlarda ayakta kalmışlar ve yakınlarında ki bir
demirden tutunmuşlardır. Otobüsün içinde herkesin nefesi bir yanındakinin
ensesindedir. Bunalmak işten bile değildir, neredeyse herkes birbirinin içine
düşecektir. Binnaz Hanım kimi gençlerin gözünün içine içine bakmakta, bazen oflayıp
puflamakta ise de gençler tınmamakta, kılları bile kıpırdamamaktadır. Bu bakış
‘'Ulan zibidiler kalksanız ne olur sanki teyzelerinize yer verseniz,
siyatiklerim var zaten'' bakışıdır adeta. Göz teması kurduğu gençlerin bakışı
da ‘'Yürü git işine teyze biz de öğrenciyiz beynimizde yorgun bedenimiz de''
bakışını andırmaktadır. Bir zaman sonra Binnaz hanımın başı dönmüş, midesi
bulanmaya başlamıştır. ‘'Ay fena oluyorum!'' Kız kardeşinin omzuna başını
yaslar. Kız kardeşi anormal bir durum olduğunun farkındadır. ‘'Binnaz ne oldu
sana ne oldu kardeşim başın mı dönüyor, miden mi bulanıyor renginde atmış
gibi?'' Binnaz zor nefes almaktadır, ayakta zor durmaktadır, başı da
dönmektedir. Bir anda belediye otobüsünün içinde bir hareketlenme olur.
Ayaktakilerin bağırıp çağırması ‘'Eyvah teyze hasta galiba yer açın çocuklar.''
lafları ile ikili koltuklardan bir öğrenci birazda memnuniyetsizce Binnaz
hanıma yer verir. Elinde pet şişe olan bir Bayan, Binnaz hanıma azıcık su
içirir. Bir başka bayanda çantasından kolonya çıkartıp Binnaz hanıma koklatır.
O arada abla Naciye'de yan da oturan çocuğu eliyle dürterek kaldırır ve
kardeşinin yanına oturur...
Yaklaşık on beş yirmi dakika geçmiş ama Binnaz Hanım hâlâ kendine gelememiştir.
Naciye kardeşine döner ‘'Bir durak sonra hastaneye geleceğiz hemen seni acile
götüreyim.'' Binnaz yarı ayık yarı baygın başını sallar. ‘'Yok, yok hastaneye
gitmesek de olur geçiyor gibi yavaş yavaş.'' O arada cebinden çıkardığı ilaç
kutusundan bir hapı çıkartır hızlıca pet şişede ki suyla ağzına atar. Bir müddet
sonra biraz daha rahatlamıştır. Ablasına döner ‘'Bak ilacım iyi geldi Naciye
birazdan geçer merak etme.'' Naciye de tedirginliğini atlatmıştır azıcık,
içinden derin bir oh çeker. Bir iki durak sonra inecekleri yere gelmişlerdir.
Yavaşça yerlerinden kalkarlar ve iniş kapısına doğru ilerler. Kapı açılınca
ikisi birden sakince inmiştir. Binnaz Hanım, hiçbir şey olmamış gibi, ablası
Naciye'nin koluna girer ‘' Abla eski komşumuzun, Sıdıka Ablanın evi iki sokak
ilerdeydi değil mi?'' Naciye şaşırır ‘' Binnaz ne çabuk kendine geldin maşallah
ya iyisin şimdi değil mi?'' Binnaz biraz yutkunur. ‘' Onlar hep numaraydı abla,
baktım delikanlılar bize yer vermeye hiç niyetli değiller ben de numaradan
fenalaştım işte mesele bu yoksa hastanelik bir durumum yok. Onlar uyuma numarası
yaparsa ben de hasta numarası yaparım. '' Naciye yine Binnaz'a döner ‘'Pes
doğrusu, ya o çantandan çıkartıp içtiğin ilaç neydi?'' onun cevabı da vardır
Binnaz'da ‘'Ya ablacım o içtiğim ilaçta insana çok zararı olmayan aspirinin bir
değişiği coraspindi, her zaman çantamda bulunur sadece kanı sulandırmaya yarar
hepsi o.''