Acılar Sancısız Çekilmez

Acılar Sancısız Çekilmez


’Sevdanın kandilleri sönmez ne yapsan,
Ne yapsan sönmez içindeki o yangın
Yakamozların rengi yoktur, aldanma,
Onlara renk veren yüreğindeki aydır..’


Kuşlar uykuya dalınca, düşüp yollara savurursun eteklerini. Çiçek tozlarını serpiştirip üstüne, bitmeyen bir senfoniyi mırıldanırsın. Geçersin kalabalık caddelerden kahırlı bir şarkı gibi, söversin yalnızlığına gün çekilince denizlerden.

Benim de içimden çok geçmiştir yakamozların doğuşunu seyretmek. Çocukça bir hevesin dillere düşmüş güzelliğini izlemek. Elimde büyüttüğüm, belki de kendimi aradığım gerçekler labirentinde ne sokakların karası, ne denizin mavisi, ne de yaşamanın kömür karası incitir yüreğimi.

Koynunda barındırırken nice sahte gözleri, unutulmuş coşkuları karıştırırsın yeniden. Umuda umudunu döllemeyi istemez, yaşanmayan acılarda hazzı duyarsın. Yüreğin nice çocukları sevindirir, nice kuşları barındırır koynunda. Susmanın çağı çoktan geçmiş, çoktan bitmiş masallardaki büyü. Özlemlerin fiyatı artmış, dünya düzleşmiş güzelim, içimize kapanıp ağlayışımız bile anlamsız sanki.

Yarım bıraktığımız nice öykülerin buruk sayfalarında üzerimize örttüğümüz yalnızlık tülleridir anlayacağın. Aşk’a gocunarak her baktığımızda içimizin tufanlarını çağırıp yüreğimize, her molada yeni kımıltılar çağırırız sularımıza. Sınadığımız her sevgilerde ve silkinişlerimizde sularımız dalgalanır, o dalgalardan süzülen yakamozlarda anılarla kucaklaşırız.

Acılar sancısız çekilmez güzelim, yağmur her istediğinde yağmaz. Güle sevinç ve hüzün katmazsan koklayamazsın. Masum bir bıçaktan nasıl kan damlamazsa, geçen her günün bir bedeli, her suskun dilin bir nedeni, yazılan her şiirin dili ve gecelerin de vardır gündüzleri.

Sevginin kanlı zincirlerinde sedef gelgitleri yaşarken, vurgunun merhaba’larında yeni cenkler başlar anlayacağın. Çıplak atların yelelerine yapışarak yeni doğan güne mahmuz sürüşler yaparak, sevdanın şerbetinden, giz dolu nice sözcüklere yol almak, sağanak bir sevdanın sularında ıslanmak oldukça zordur.

Beni bir duvar dibine atan nice fırtınalar dindiğinde, bütün yıldızlarım yörüngelerine çekildiğinde ve ay dolunay’a döndüğünde bu gezegenden çekileceğim elbet. Ormanlarım mateme duracak, kuşlarım göçü unutacak, içimdeki menekşelerim bir daha açmayacak. Bir vakitler uğruna dağlara çıktığım, acılarını katık yaptığım nice sevdalara el sallayacağım uzaktan.

Sen de, sen de unut geçmişini. Her bekleyiş biraz daha büyütür acıları. Seni izleyen nice gölgeleri korkut gülüşlerinle. Varsın sarhoşluğu bitmesin gecelerinin, varsın gecelerin düşleri eksilmesin. Isırgan kaygılarına da boş ver. Öfkelerini büyüttükçe içinde bir hançer saplanır bedenine.

Yüreğin ağrıdığı zaman aşkı çağır oraya. Kumrulara yem at gizlice. Türküleri dola diline ve haykır sevdanı. Kaybettiğin, hatırlamak istemediğin tüm rüyalarını unut gitsin. Buncadır hangi düşün gerçek oldu, buncadır ertelediğin zamanların gerisinde kalmadın mı? . Kaç kez yaşadın bu yalan şehirde. Avuçlarımızın arasından bir sabun köpüğü gibi kayıp giden gençliğimiz, gidince dönmeyecek günlerimiz, hepsi, hepsi gerçek değil mi söyle? .

Karanlık tortusunda kalsın geçmişin. Bir gül tak saçlarına, hüzün denizlerine sevinçlerini, mutluluklarını ve özlemlerini anlat. Renklerin cümbüşünde değişimi yaşa, kan dökülmesin gözlerinden. Mutluluğa kanat açmak, mutluluğun kanadına takınmak zor değil. Yaşamak bir sevda, yaşamak bir şiir. Yaşamak Akdeniz gibi mavi, güneş kadar sıcak, ay gibi parlak ve yüreğin gibi dupduru...

Selahattin Yetgin
( Acılar Sancısız Çekilmez başlıklı yazı S. Yetgin tarafından 23.01.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.