Şu toprağın sinesinde, yaşar gider insanoğlu
Dört mevsimlik senesinde, coşar gider insanoğlu
Ekmek katık ocak derken, dalga geçer su içerken
Zanneder ki henüz erken, şaşar gider bir zan oğlu
Uzak gurbet ellerinde, yapayalnız çöllerinde
Kalabalık sellerinde, üşür gider bir ten oğlu
Bazen bilmez bir huyunu, iblis satar bu oyunu
Gurur eder de soyunu, şişer gider bir kan oğlu
Yüklenemez taşlar dağlar, akar seller gibi çağlar
Emaneti çeker ağlar, taşır gider insanoğlu
Yüzünü renklere boyar, sınırları kendi koyar
Sonra yine kendi kayar, aşar gider isyan oğlu
Yanar ela hoş gözlere, sanar eza hoş dizlere
Kanar tatlı boş sözlere, koşar gider tez-can oğlu
Nefsi öven dilleriyle, ney üfleyip gülleriyle
Süslü sözü halleriyle, kaşır gider bir can oğlu
Sözü tartmaz Kur’an ile yatar hayal kuran ile
Dertli olur yoran ile deşer gider insanoğlu
Romantizmle olur rezil, bunu mu demiştir Resul
Kur’an’dadır gerçek usul, ışır gider bir din oğlu
Balçık hamurundan eser, değerini ahlak keser
Yakıcı bir rüzgâr eser, pişer gider insanoğlu
Eceli vaktinde gelir, cesedini toprak alır
İbret olup başa kalır, eşer gider insanoğlu
Aykıri der büyüklenme, pirinç gibi ayıklanma,
Aşk diyerek sayıklanma, beşer gider insanoğlu
Dahası da varmış bunun, ölüm değil senin sonun
Sonsuzluğa kadar yönün, taşar gider insanoğlu
Allah’ın rızası için, yanar içim için-için
İsrafil’in suru niçin, haşir gider insanoğlu
Bana bunlar uzak deme, Cennet varken küme-küme
Neme gerek Cehenneme, düşer gider insanoğlu
15/16-12-2012-Ekincik