Aydınlık yanımla gelmiştim.
Aydınlık kalmak ve korumak masumiyetimi vazgeçilmezim olmuşken görünen şu ki
bazen çevremdekilere yetemiyorum: Yakın ya da uzak…
Aslında mesafe denen
olgunun ne anlam taşıdığı bilinmezlikler arasında hem de baş sırada. Yakın sanmıştım
aramızdaki mesafeyi sen her geçen uzaklaşırken. Önceleri nasıl yakınsak miller
girdi araya aynı güneş tarafından ısıtıldığımızı sanırken.
Dünya bir yana idi
önceleri şimdi artık bu cümleyi telaffuz edemiyorum çünkü sayende kendimle ve
tüm o korkularımla yüzleştim. Gerçi her şeye öncesinde de vakıftım ama sırra
kadem basmış gölgen kaybolunca anladım ki tek korktuğum özümü kaybetmekmiş. Ne
yazık ki her geçen gün eksiliyordu bir yanım ben çoğalmak gibi bir yanılgıya
düşmüşken.
Oysa sen teğet geçmişsin
şu boş halkaya ben her an kaybolma telaşı güderken. Oysa kaybolduğuma iyice
kani olmuştum demek ki bir kez daha yüzleşmeliymişim o görmediğim yanımla ve
koca bir ömür görmezden geldiğim. Tıpkı olanları görmezden gelip görmek
istediğim zuhur bulurken.
Hakkaniyet oldu tek
ölçüt ömrüm boyunca ve terk etmediğim iç dünyam kirlenmesine asla izin
vermediğim. Belki de bu yüzden seçtim yalnızlığı ki artık eminim de.
Kirli ve kibirli bir
kalabalığın pespaye bir parçası olmaktansa akça pakça bir örtü olayım tüm kötülüklerin
üzerini örten. Uyumsuz varlığımın bir uzantısısın sadece zihnindeki o yerleşik
tabloda asla yer almadığım. Yer aldığım inancı önceleri bağlarken beni hayata
bunun bir yanılsama olduğuna vakıf oldum ve nasıl da koptum hayattan ve tüm o
öğretilerimden beni sıkı sıkı hayata bağlayan.
Ya ben olacaktım ya da
tüm o istem dışı yanılgılara tabi olup uzaklaşacaktım kimliğimden.
Olmaması gereken bir
menü idi soframda yer alan ve asla da olmaması gereken. Bir hata imiş
olabildiğince uzak durmam gereken ya da yanlış bir şık doğru işaretlediğim
inancı ile karalayıp durduğum.
İki uç artı ve eksiz
sonsuza uzanan. Ben tam da ortasındaydım düzlemin iki uç da kendine doğru
çekerken. Anlayacağın, ne uzuyordum ne de kısalıyordum. Sadece çevremde dönüp
duruyormuşum koca bir hiç olduğum yanılgısıyla. Oysa özgür olmalıydım hem de
alabildiğine ve yine aynı tezi öne sürüyorum. Özgür bir ruh tek ihtiyaç
duyduğum isterse sefil ya da göçebe addedilsin. O özgürlük ve bağımsızlık hissi
ise beni mutlu kılan ve seyrine dalmak haricimdeki âlemin hani beni kifayetsiz
ve yetisiz sanrısı ile mutlu olun. Evet, bazen yetemeyebilmekteyim haricimde
gelişen olaylara ve içimde biriktiriyorum pek çok şeyi. Telaffuz etmekten
imtina ettiğim onca garip ve uçsuz bucaksız bir devinim var ki kabul görmediğim…
Umurumda değil artık. İşte bu yüzden hep alıkoydular beni yolumdan sırf
benzerlik teşkil etmediğim için. Sırf istiflenmiş onca yenilgi ve üzünç olarak
yansıyan o karanlık aynalara. Oysa bir ayna olabildiğince aydınlatmalı etrafını
ve iç içe geçen tüm o görüntülerden feyiz almalılar ya da itibar etmeliyim. Ama
itibar edilesi bir dünya değil benim tercih ettiğim sadece korunaklı o tek kişilikli
dünyam içinde milyonlarca düşünce ve hayal raks ederken. Sorma da artık neyin
hayalini kurduğumu zira tarafınca onaylanmadığını bilmek de ayrıca acı verdi.
Ne fark eder onay görsem ya da karşı gelinsem.
Kimse kimseyi ne
onaylamak zorunda ne de yerden yere vurma ihtiyacı gütmeli. İşte bu yüzden
alabildiğine empati yeteneğimi baş tacı ettim hele ki son birkaç yıl zarfında.
Bu yüzden de şükrediyorum sahip olduklarıma ve yetinmeyi de hep bir destur
yaptım.
Önem arz eden malik
olduklarım ve asla da yüksünmüyorum sahip olamadıklarım için. Kazanımlarım
elden geldiğince ve yeri gelip verdiğim tüm o kayıplar bir yaşanmışlık ve hayat
dersi olarak bana dönerken.
Belki bir tezat şu
gözyaşlarım adımı inkâr ederken ama arkasından beliren o gökkuşağı her şeye
bedel ve biliyorum ben de dâhilim o renklere. Beyaz ya da uçuk pembe ama asla
koyultulmuş bir gölge değil üstelik. Kimsenin gölgesi ya da bir aksi olmak
istemedim ve kendi gölgem bana bu kadar sadık iken ben de bir o kadar sadığım
vicdanıma hep uyum içinde yaşamak istediğim ömür boyu. Bu yüzden isteyen
istediği kadar uyumsuz zikretsin adımı ve böbürlensin uyumlu birliktelikleri ile.
Varsın yok sayılayım hem de avaz avaz nüksederlerken sefaletimi. Kim sefil kim
neye muktedir bu sadece ve sadece O’nun hikmetinde ve O’nun nazarında kabul
görür. Bu yüzden ne hicap ediyorum kimliğimden ne de çekiniyorum zavallı ruhlar
dünyayı cehenneme çevirme gayesi ile ateşe vermişken düzeneği. Sanırım cennet
de cehennem de zaten yaşanmakta mahşer öncesi.
Cennetimde mutluyum ben
daha doğrusu mutluymuşum ve bunu bana yaşatan herkese şükran borçluyum her ne
kadar yansıttığım tezat bir görüntü teşkil etse de.
Herkes kendi dünyasında
yaşama özgürlüğüne sahip olmalı ve kimse kimseden ne üstün ne de yetkin. Ne
ben, ne sen ne de bir başkası.
Tüm yetiler ve tüm
zafiyetler ne şekilde bir diğerini sorumlu kılabilir ya da eleştirilebilir ki…
Ne de olsa sadece bir bedenden teşkil etmiyoruz ya da sadece istekler ve
ikramlar değil bize sunulan. Keskin bir irade, sevgi dolu bir gönül ve vicdan
pek tabii ki sayısız düşünce ve bilgi ile kuşatılmış bir zihin bizi yönlendiren
eşlik ederken binlerce duygu. Maruz kalınan onca haksızlık ve ihanet ve onca
söylem gerçek dışı… Ne derse desinler ne de olsa hesap vermek zorunda olduğumuz
tek merci var çok uzak görünse de. Hatta ve hatta yaşadığımız şu hayatla zaten
hesabını veriyoruz da yaşadığımız tüm o yenilgi ve hüsranla…