…………………………………” bahtı kara bir yara ” .
Ateşli bir hastalıktan çıkmış yorgun bedenim
deli otlar büyütüyor içimde
uzakları bir kirpit çöpü ateşine veriyorum
bir kirpit çöpünde yanışlarımı
ne zaman dinlendirsem yorgun kirpiklerime
hüzzam ezgi nağmesi çalıyor
yağmur ve hüzün cama vuruyor
papağan gibi anlatıyor
sonu bitimsiz filmi
Ankaranın soğuk yağmurlarıda girince
donmalar yaşıyor can evim
bir kadın !
yüzünde ay yüreğinde güneş
gözlerinde üzüm danesi yaş
bir kadın bir kadın !
delicek yağan yağmur altında
delicek sakladığı deli çıkını
iki kürek arasında
bulutları şimşek sağanakları saklı
delicek ıslanıyor hüzün ruhuna işliyor
sakladığı çıkını sevdasından olsa gerek
baktığı herşey suyun yeşilimsi şifresine çözülüyor
bir kadın !
öz suyunu hortumluyor siyaha çalıyor kırmızıları
savaşıyor kadın ateşte açan yağmur çiçeği
kesiliyor bilekleri yazamadıkları kadar suskunlukları
darağacına esir düşmüş şiirleri
Ankara soğuk
yağmur çiçeği sessiz
erik çekirdeğin içinde sararmış
göğsünde büyüyor beyazlarının ezgisi
bir kadın !
güneşi acıtıyor bakışları
akıl zai olmuş ya akıla
zaptı akın zaptına yakın direniyor
elma ağacı sevgi ağacına susuz
kurumasın kurtlanmasın meyvesi
sula suya ihtiyacı var
sen gibi ben gibi
gülün şeydası gibi
canın cananı can nefesi gibi
günahın şeytanla hesabı gibi
günahmı !
oda kim !
o sevdalar ülkesinde büyüyen bir esir
ben ise sonsuz serap
geride kalanlar pişmemiş aşk
gelipte gelemiyenler ise
Ankara karası bir yara
adı üstünde işte
üç nokta
…
Gülay GÖKTÜRK