Kader dört çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu idi.Annesi O’nu mahallenin belediye ebesi ile evde doğurmuştu.Elleri açık dünyaya geldiği için ebesinin isteği üzerine kısmetli olduğu düşünülerek adı ’Kader’ konmuştu.Adın değil kaderin kader olsun derler ya;Belki de adı ile birlikte kadersizliği başlamıştı.



Çok zeki ve doğrucu bir çocuktu.Bazen kardeşlerini kızdıracak kadar.Bir gün abisi ve ablası yaramazlık yapıp komşunun camını kırıp kaçıyorlar,komşu da Kadere soruyor bu camı kim kırdı oğlum diye.Kader de kimseyi görmedim ama,abimle ablam şu tarafa doğru kaçıyorlardı diyor.Ve anneleri o camı ödemek zorunda kalıyordu...Gel zaman git zaman Kader hep doğrularıyla yaşarken,ortaokul yıllarındaydı; Mahalledeki kahvelere On iki Eylül öncesi baskınlar düzenleniyor ve kimlik kontrolleri yapılıyordu.Kader askerleri görünce panikleyip koşarak,kahvede yaşı tutmayan abisini uyarmaya gidiyordu ki ;Koştuğundan şüpheli görülüp,Tuğay’a götürüldü..İki gün sonra eve geldiğinde kafasında bir şişlik gören ailesi sorduğunda,kafamıza bir şey geçirdiler göremedim duvara çarptım diyor.O kadar da gururlu bir çocuk ki;Dayak yediğini söyleyemiyor ve içinde olayı büyütüyor.Seneler sonra ablası sorduğunda,yediği dayak değil,kendinden çok küçük birinden yediği dayak onun hayatının en acı kaderini çiziyordu.



O günden sonra hal ve hareketleri değişmeye başlasa da ile onun hırçınlığına bağlıyor olayları ve askere gitme zamanı geliyor.Askerliğini Kırklareli’nde yapıyor.Ve geldiğinde Kader artık tanınmayacak halde...Kendi kendine konuşup gülmeye başlıyor...Ve tanısı Şizofren başlangıcı...Kabullenmek yıllar alıyor...Tedavileri kabul etmedikçe şiddetlenen hastalık tüm aileyi üzüyor ve yoruyor.



Annesinin gücü tükeniyor yıllar sonra ve hastalanıyor.Abisinin ve ablasının karşılıklı oturduğu eve getiriliyor.Abla arada Kader’e bakıyor annesinin hastanede olduğunu geleceğini söylüyor.Ve bir ay sonra anne hayata gözlerini yumuyor.Kaderi alıp getiriyorlar.Annesinin üzerinde bir çarşaf ve bir bıcak....Şakın gözlerle bakıyor etrafına.Çok uzun zaman boş boş...Eğilip yüzünü açıyor ve alnından öpüyor.Tüh diyor tüh bakamadık kadına....Ve ayak ucuna oturuyor saatler sonra çenesinden yaşlar süzülüyor sessizce...Ve tüm ev halkı hıçkırıklara boğuluyor....



Şimdi gerçekten yalnızdı kader.Ablası da çalışıyordu ve çok zorlu geçen bir sene yaşıyorlardı ailecek...İki bin iki ekonomik krizin olduğu sene.Eşinin işleri durmuş,kızı süper liseye başlamış ve kitaplarını zar zor ikinci el olarak almıştı.Oğlu da askere gitmişti O dönem ve Ferişte kendi içinde annesinin üzüntüsünü unutarak kaça bölünmüştü anlamak çok zordu...



Babadan kalma derme çatma evde kader yaşamaya başlamıştı.Ama abla yüreği onun için hep sıkıntılıydı.Maaşını aldığı bir karlı bir gün Kader’e gitti.Çok da uzaktı evi.İki vesaitle gidiliyordu.Ramazanın da ilk günüydü.Bir şeyler aldı çünkü oruç tutardı kader ve namazını da kılardı.Kapıyı açtı.Evde ağır bir koku vardı.Camların arasından rüzgarı hissetti bir an.Perdeler hafifçe sallanıyor ve loş bir sessizlikte annesi geldi aklına gözleri doldu.Kader kanepede yatıyordu.Üzerine iki battaniye örtmüş ,yanındaki sehpada lök gibi üstü açık makarna duruyordu.Ablası yavaşça kaldırdı kaderi. Cereyanımı kestiler dedi.Küçük tüp kullanıyordum o da bitti dedi.Ablasının cebinde ev kirası ve altı aydır oğluna ilk kez göndereceği elli lira vardı.Çünkü oğlu tazminatını alıp gitmişti askere aileye yük olmamak için idare etmişti altı ay...Kalk dedi kardeşine üstünü giyin.Akşamın ayazında tam da ezan vakti,dükkanlar kapanmaya başlamıştı.Uzun uzun yürüdüler ve bir açık mağaza gördüler.En büyük boylarından bir elektrik sobası aldılar bir de elektrik ocağı.Biraz daha yiyecek ve çay aldılar eve geldiler.Kader Meslek lisesi elektrik bölümü bitirmişti.Hasta da olsa mesleğini unutmamıştı.O kadar dürüsttü ki hala,soğukta kalmasına rağmen elektriği kaçak da olsa bağlamamıştı.Şöyle dedi ablası;Şimdi sen bu elektriği bağla.Nasılsa ev satılacak,çünkü diğer iki kardeş evi satmaya karar vermişti.Satıştan sonra gelen fatura ödenir.Ablasının içi biraz da rahat ederek evden ayrıldı.Ezan çoktan okunmuş,orucunu açmak aklına bile gelmemişti.Ayakları kar suyundan buz gibi olmuş ama hala aklında olan oğluna göndereceği parayı harcamış olması geziyordu ve kendi kendine de telkin veriyordu.Olsun nasıl olsa oğlum asker ocağında aç kalmaz bir ay daha idare etsin diyordu.Ve eve düşüncelerin çatışması ile nasıl geldiğini anlamamıştı.Eşi ve kızı sofrayı hazırlamışlar onu bekliyorlardı.Kimseye bir şey söylemedi. Ferişte hayatı boyunca acılarını sıkıntılarını içinde yaşayan biriydi.İş ve yol çok yormuştu ama hiç bir şey umurunda değildi.Birazdan oğlu arardı ne diyecekti onu düşünüyordu.Bacaklarını karnına çekmiş,sırtında battaniyesi ve kimse gözlerinin dolduğunu anlamasın diye kapattığı gözleriyle uyur gibi yaptığı anda telefon çaldı.Arayan oğluydu.Açar açmaz oğluşum dedi biliyor musun bugün dayına gittim.Çok kötü durumdaydı dedi ve anlattı olanları.Oğlu çok akıllı ve annesi asla üzmeyen bir çocuktu.Üzülme anne ya dedi.Bugün bizim komutanın annesi ameliyat oldu.’B’ Gurubu kan lazım olmuş,iki kişinin kanı tuttu,diğer arkadaşımda hepatit çıktı,beni yolladılar.Yedirdiler içirdiler cebime de elli lira koydular...



Rabbimin dua kapısı ne kadar genişti,sır kapısı bizim için en kötü günde nasıl da aralandı dedi Ferişte ve gözleri dolarak şükretti bir kez daha Yaradanın varlığına...

Kullarını asla darda bırakmayan Rabbine....

Öykü olarak yazsam da gerçek bir yaşam öyküsüdür.Kader hala yaşamakta ve arada ablasının yardımlarını almakta.Ama o zamandan bu zamana değişen tek şey,belki de kaderin ablasına dediği gibi...’O kadar çok ağladım ki abla,artık gözyaşlarım da mı kurudu ne ağlayamıyorum....



Kaderiniz adınız olmasın diyor saygılar sunuyorum çenemden süzülen göz yaşlarımla...


Ferda Özsoy
( Kader başlıklı yazı ferda'ca tarafından 12.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.