Sevgi daha çok aldığımız gıda, yediğimiz yemek gibi algılanmaktadır. Yani yemeye herkesin ihtiyacı vardır. Ancak ne zaman yiyeceğini ve ne yemek istediğini herkes kendi belirler.

 

 Nitekim sağlık tehdidi söz konusu olmadıkça, buna müdahale etmek insan hakkına müdahaledir ve suçtur. Sevgide böyle algılanınca bu hususta ki sorumluluk belirginsizleşir;

“Öyle ya ne bileyim kimin ne zaman, ne kadar sevgiye ihtiyacı olduğunu! ...” derken dünyada bir çok açlıktan ölenlerin unutulduğu gibi, sevgisizlikten ruhları ölenler de, ta ki kendilerinden bir zarar gelene kadar unutulurlar.


 Fakat sevgi teneffüs ettiğimiz hava, oksijen gibidir. Ona her an herkesin ihtiyacı vardır. Dolayısıyla hiç kimsenin, nasıl ki başkasının nefesini kesmeye hakkı yoksa,  diğer insanları sevgiden mahrum bırakma hakkı yoktur.


  Birisinin sonucu biyolojik ölüm iken diğerinin sonucu ruhsal ölümdür ki; öyle bir insan bir daha kendine dahi fayda veremez (Ergen, 2009).


         Duygusal öğrenmelerin gerçekleşmesinde ve davranışların oluşmasında sevgi çok önemli itici güçtür. İnsan için en önemli değer kendi varlığıdır.


         Ancak, sevgi bu değeri bile aşan etkendir. Sevginin bu gücü şüphesiz eğitimde, erdemli davranışların kazandırılmasında etkili olacaktır. Böylesine üstün bir etkiye sahip sevginin doğru anlaşılması ve bir o kadar da gereğinin yapılması önem arz etmektedir.


“Sevgi nedir?” sorusuna cevap aranacaksa:


Sevgi, kayıtsız şartsız saygıdeğer bulunmaktır.

 

Sevgi fark edilmedir.


Sevgi hoş görülmedir.


 Sevgi paylaşmadır.


Sevgi tanınma, bir insanın olabileceğinin en iyisi olmasına, gelişmesine imkân sağlamaya çalışmadır.


Sevgi, şeffaf olmadır Sevgi ihtiyaçtır.


 Maslow temel ihtiyaçlar hiyerarşi sıralamasında;


-fizyolojik ihtiyaçlar,


- kendini güvende hissetme ihtiyacı,


- ait olma ve sevgi ihtiyacı,


-saygınlık statü ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı,


 Olarak sıralamaktadır.


 Ait olma ve sevgi ihtiyacı çocuğun, okul ortamında sınıf tarafından benimsendiğini hissetmesi, öğretmeni ve arkadaşları tarafından, ailede ise ana, baba ve kardeşleri tarafından sevildiğini bilmesi durumunda doyurulabilmektedir.


Sevgi eğitimi, doğum öncesinde başlayıp hayat boyu devam etmesi gereken süreçtir.


 Kişinin kendisiyle barışık olması, sevgi eğitiminin kişilik gelişiminin tamamlanmasına kadar verilmesine bağlıdır. Hayata anlam veren sevgidir. Fizyolojik ihtiyaçların insanın bedenini doyurduğunu kabul edecek olursak, sevgi de insanı doyurmaktadır (Erdoğan, 2007).


Çocukların, kendileriyle gurur duymalarını sağlamak gerekir. Oysa ki bir çok yetişkin kendilerinin çocuklarıyla gurur duymasını daha fazla önemser, bu da çocuğu dıştan denetimli güç geliştirmeye yöneltir.


 Tabi ki ebeveynlerin çocuklarıyla gurur duyması önemlidir. Ancak, çocuğun kendisiyle gurur duyması, olumlu benlik, özsaygı ve özgüven geliştirmesinde önemli rol oynar. Çocuğun kendi problemlerini çözme hakimiyeti içinde olması kendisiyle gurur duyması için iyi bir nedendir.  


Çocuğun kendini beğenmesi, kendinden memnun olması önemlidir. Bununla birlikte çocuk, başkaları tarafından onaylanmak, övülmek, bir gruba ait olduğunu hissetmek de ister. Başarılı ebeveynler çocuklarında kendine güveni ve saygıyı geliştirmiş ebeveynlerdir.


 Etiketlenen, başkaları ile karşılaştırılan, çok suçlanan, az övülen çocuklar kendilerine saygı duymayı öğrenemezler. Kendilerine güvenleri gelişmez, kendilerini değersiz hissederler. Bu da onların yaşam başarısızlıklarını pekiştirir.


Şımarık, bencil, bağımlı, içi kin dolu, asi, hırçın, güvensiz,  “mutsuz” ya da çevresiyle ve kendisiyle barışık, uyumlu, paylaşımcı, sevgi dolu,  dikkatli, kendine ve çevresine güvenen, “mutlu.”  


Doğadaki çiçekler kadar çeşitli renklerdeki  bu çocuklarımızı biz yetiştiriyoruz. Hepsi bizim çocuklarımız, hepsinin sevgiye gereksinimi var, hepsi sevilmeyi hak ediyor. Hak etmedikleri tek şey duygusal, fiziksel ve zihinsel emniyetlerinin sağlanmaması(Tuğrul, 2005, s.15).



( Sevgi Eğitimi-17 başlıklı yazı KARAM-41 tarafından 11.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.