EĞİTİMCİ KARDEŞ

Bugünün önemine göre bir hikaye anlatmak istiyordum. Sonradan vazgeçtim. İsterseniz aklımdan geçeni bir kenara not edin. Yıllardır aklıma takılan bir soru var. Ülkemiz ve çevresinde bunca olaylar var ise bunun tek nedeni bizlerin doğru dürüst eğitim ve öğretim yılları geçirmediğimizden kaynaklandığı aşikardır. Millet olarak herkes gerçekleri bilse hiç kimse bu coğrafya da istediği gibi at koşturamaz. Kısacası eğitim..eğitim..eğitim

            Dikkatinizi çekmiştir bel ki de üstüne basa basa eğitim diyorum. Öğretimi daha sonraya bırakıyorum. Bir zamanlar ülkemizde okuma yazma bilen, askerliğini yapmış kişilerden eğitimci yapıp salmışlardı ülkemizin dört bir yanına. Orta okul mezunu olan kim varsa memur oluyordu. Şimdi milyonlarca genç üniversite mezunu olsa ne yazar.

            Çok fazla ileriye gitmeye gerek yok. Bundan kırk yıl öncesi ile şimdi ki zaman arasında o kadar çok şey değişti ki anlatmaya kalksan ömrümüz yetmez. Değişiklik olsun da beni en çok üzen maddiyatın ön plana çıkması.

            Daha bu gün. Emekli öğretmen Davut hoca ile birlikte dolmuş taksi durağında ayaküstü konuşuyorduk. Hocayı tanıyan on bir yaşlarında bir çocuk yanımıza doğru yaklaştı. Çocuğun daha önceden ağladığı belli idi. Hocam farkına varmış olacak ki

            --Oğlum hayırdır ne oldu

            --Yok bir şey hocam

            --Var var gözlerinden belli

            --Hocam boş ver ya

            --Hem sen bu saatte burada ne geziyorsun

            --Arkadaşlarla okuldan çıktık, bir şeyler alacaktık

            --Ne alacaksınız

            --Ya hocam arkadaşlar öğretmen hanıma hediye almaya gittiler

            --Peki sen niye buradasın

            --Hocam benim param yok

            --Tamam yavrum anlaşıldı

 

            Emekli öğretmen bana dönerek başladı söylenmeye.

 

“Ben milli eğitim bakanı olsam bu hediye işini yasaklardım. Bu öğretmenler bu çocukların ne hallere düştüğünü nasıl anlamazlar. Bunlar nasıl bir eğitimci. Hali vakti olan var olmayan var. Bunlar maneviyat diye bir şey bırakmayacaklar böyle giderse.”

Baktım olacak gibi değil. Ben de biraz kıyısından lafa karışayım dedim.

            --Ah be hocam hayat böyle işte

            --Ben öğretmenliğim süresince bir tek hediye kabul etmedim

            --Nerede sizin gibi öğretmenler

           

            Bakın arkadaşlar bu iş yalnız öğretmenlerle ilgili bir mevzuat değil. Öğretmen olan arkadaşlar üzerlerine alınmasınlar. Gerçekler ortada. Vahim durumu ortaya döken de öğretmen, bu duruma neden düştük diye isyan eden de öğretmen çık bakalım işin içinden. Emekli öğretmen arkadaşın bir sözüne tamamen katılıyorum. Hediye neyin nesi. Kaldırın gitsin. Bu yüzden değil mi ileri ki yıllarda rüşvetin hortlaması. İnsanları bu şekilde tav edip alıştırırsanız ondan sonra da istediğinizi yaptırırsınız sizi gidi zenginler sizi. Gariban ot yesin

           

Çocuğun başını okşadım. Güya biraz akıl verecektim

            --Bak kardeşim beni iyi dinle

            --Buyur şoför abi

            --Ben de senin gibi çok çileler çektim

            --Abi bırak ya

            --Bana bak fazla ileri gitme de dinle

            --Abi sınıfta bir tek ben hediye alamadım

            --Tamam, tamam

 

            Baktım ki çocuğa laf anlatmak çok zor. Kafasına bir yer etmiş ki. O hediye mutlaka alınacak. Peki nasıl alınacak. Şu psikolojik hale bakın. Yahu fazla uzatmayayım çok canım sıkıldı. Lanet olsun bizi bu hallere düşüren okumuş da adam olmuş öğretmen bozuntularına. Allah aşkına bu çocuklar bizim. Bir tanesinin bile gözyaşını görmek istemiyorum.

            Zaten ben oldum olası şu günlere gıcık oluyorum. Yok şunun günü, yok bunun günü. Günler, sağ oldukça hepimizin. Bırakın artık şu ecnebi kafaları. Bu şekilde davrandığınız zaman işin içinden çıkılmaz hale geliriz. Yine de güzellik bizde kalsın. Öğretmenler gününüz mutlu olsun da gerçek bir öğretmen olursanız şayet.

            İşi biraz da gırgıra almak istedi canım. Aslında amacım morali bozulan emekli öğretmen arkadaşımın moralini düzeltmekti. Emekli öğretmen mesai arkadaşıma dönerek

            --Hocam ver şu elini de bir öpeyim

            --Olmaz

            Hocamın elinden tutmak için üstüne üstüne gittim. Benden kaçmaya başladı.

            --Yahu git, ben hayatımda elimi öptürmedim

            --Neden hocam

            --Bak bana hoca da deme

            --Ne diyeyim peki

            --Abi de

            --Neden hocam

            --Senin gözün kör mü biraz önce ne yaşadık

            --Doğrusun be hocam

            --İşte bu yüzden öğretmenliğimden utanıyorum

            --Tamam hocam keselim artık şu konuyu, senin moralin adamakıllı bozuldu

            --Nasıl bozulmasın, aklıma hep bunun gibi şerefsiz öğretmenler geliyor

            --Tamam hocam fazla ileriye gittik, bak sıram geldi ben gidiyorum.

 

            Buna benzer ne hikayeler var. Var ama ne yapalım katlanıyoruz. Adam gibi öğretmenler de var. Var da hallerini görüyoruz. Adam gibi öğretmenler hep sürgün yiyor. Yalakalık yaparsan müdür olursun devrinde yaşadığımız sürece iyi öğretmenlerin sayısı azalmaya mahkumdur. O kadar…Ondan sonra bizim gibiler eğitim..eğitim diye diye kafayı yesin. Ulan kim takar seni. Hadi bak işine..Eğitim kim sen kimsin..

             

            Kusuruma bakmayın, kafanıza göre mutlu olun.

 

 

24.11.2014 Öğretmenler günü anısına 

( 4 - Eğitimci Kardeş başlıklı yazı Deli Necmi tarafından 25.11.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.