Bir Gülcenaz Masalı

Bir masaldır hikâyemiz anka kuşunun ülkesinde geçer öykümüz. Bir cihan sultanı yaşarmış ora da, o koskoca ülkede halkıyla ama yalnız.
Küçücük yaşta taç giydirmişler. Sen bu ülkeye sultansın demişler. Oysa bilmiyormuş ki hayatı; ne iyiyi ne kötüyü ne de acıyı. Her kafadan bir ses hepsi bir şeyler der küçük sultana güya yol gösterirler.Ne tarafa baksa karmaşık gelmiş, çıkamamış içinden şaşırıp kalmış. Düşünmüş ki en iyisi gidip bir bilgeye akıl danışmalı. Aklın yolu birdir derler ya, sultanımız en doğru kararı tecrübede aramış. Sormuş soruşturmuş eğer varsa.Nerede yaşar bilge gideyim yanına?

Demişler ki evet vardır bir bilge dedemiz yolu uzaktır lakin  yalnız gidemezsiniz. Anka kuşu bu vazife benimdir demiş küçük sultanı kanatlarına almış uçurmuş. Az gitmişler uz gitmişler bulutları aşmışlar bilge dedenin köyüne ulaşmışlar. 
Bembeyaz sakalları nurlu yüzü, bilge dedenin pek de hoşmuş sözü. Son derece mütevazı bir kulübede öyle kendi halinde yaşıyormuş.

Sultanımız selam vermiş el öpmüş aman bilge dedem beni eğit demiş. Bu yaşta elime asa verdiler sen sultanımızsın bizi yönet dediler. Oysa ne bilgim ne de tecrübem var korkarım cehaletimle ziyan olur bu insanlar. Bilge dede sevgiyle tebessüm etmiş hele gel şöyle karşıma otur demiş. Aslında sen ilk sınavını verdin, bilmediğini kabullenip çare aradın. Büyüklenip de kibre düşmedin. Sen ilim Çin de olsa öğrenmeyi seçtin. Pek çok sultanlar ki kabul etmez cahilliği, işte bu sebepten gitmiştir kelleleri.

Sormak araştırmak bilmenin yarısıdır, ulema sohbeti ilim kapısıdır. Önce yüreğinle halkını sevmelisin, beyninle adil olup yönetmelisin. Akıl bilgiyle dolmazsa boş bir kovadır, yanlış bilgi akıl dibinde kara tavadır. Hatalarda yapacaksın tecrübe dersin, ama dikkatli ol tekrar etmeyesin. Halktan aldığını halka geri vereceksin halkın sana değil sen halkına hizmet edeceksin. Başındaki taca güvenip hüküm benimdir sanma, kargalar bile pisler bakmaz mülke makama. 

Mevki dedikleri aslında imtihandır, nefsine yenilenin suali pek yamandır.Tevazu hırkasına bürüneceksin, ülkende yoksulu fakiri gözeteceksin. Sen sultan sofrandan ikram edersen, halkında muhabbet balını esirgemez senden. Öğrenmenin sınırı yok öğren ve öğret, ülkene cehaletle girer her musibet.

Yolun en doğrusu aklın çizdiğidir, yalana itibar eden sahtekâra yenilir. Seni en çok alkışlayan riyakâr şakşakçıdır, yanlışına göz yumanın kendine çıkarı vardır. Dostunu iyi seç ki düşmanın geri dursun, aksi halde hem makamından hem canından olursun. Son bir öğüdüm var ki; bunu iyi belle. Özünden şaşmayasın atanı rehber eyle. 
Geçmişini unutanın geleceği asla olmaz. Gaflete düşme sakın su uyur düşman uyumaz.

Küçük sultan büyümüş sanki bir anda bilge dededen öğrenmiş en güzel hayat derslerini. El öpmüş helallik almış ayrılırken oradan. 
Korkmamış bir daha tacından makamından.Yıllar bin yıllar geçmiş üzerinden. Bu dünya bir sıralı handır gelen aldanır giden ağlanır. Toprak kara bağrında ne bedenler saklar varlığını baki sanıp yanılır ahmaklar. Küçükler büyür büyükler ölür devlet kapısında hak yiyenin vebali kendini aşar. Her kim ola ki kapılmasın dünyanın zevkine sefasına, dayanmak pek güç olur cehennem cefasına. 

Kral olsa, sultan olsa, başta bakan sonda bakamaz akılsız kafanın sualini şakşakçılar veremez.
İşte böyle bir masalmış küçük sultanın hikâyesi anlayanlar alır dersi anlamayana müstahak olsun kırk katırın tekmesi.
 

Şükran Gülcenaz AYDOĞAN
( Küçük Sultan başlıklı yazı Şükran Aydoğan tarafından 20.11.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.