Hayatımız, tıpkı bir
ağacın yaprakları gibi soluyor sararıyor sonra birere birer dökülüyor. Kaçımız
ilerleyen koşarak giden zamanı geri getirebiliyor veya üzüntü, keder, dolu
anlar ile ömrünü doldurarak gülümseyen tatlı gülüşler ile zamanı geçirmeden
hayatın kıymetini bilmeden, hayatın sona doğru gittiğinin farkına varabiliyor?
Bazen, acımasız
olabiliyoruz(!) çoğu zaman hatta bazen her zaman, dilimizin ayarını bilmeden
sözlerimiz acımasız olabiliyor. Bazen karşımızdakini üzerek soğuk kış gününde
üşüyerek titreyen bir şerçe gibi gönül kapımızın dışında soğuk donduran bakış
ve sözlerin altında bırakıyoruz ve hiçte farkında olamıyoruz pardon farkında
olmak ayrı bir şey idrak edemiyoruz diyelim evet evet idrak edemiyoruz
maalesef.
Hiç idrak, edemiyoruz sevgi
bizler için bir gereksinim güzelliklerin bir bütünü bir demet çiçektir. Sevgi,
gönüle dokunmak onu sarmak ona karşı ilgi duyduğunu göstermek onu sevdiğini
hissettirmek değil midir?
Tüm bedenimizi de,
hücrelerimizde kıpır kıpır dolaşan bedenin sağlıklı ve canlı kalması için
gönülde bedende mutlaka sevgi olmalıdır, eğer bu sevgiye kapımızı kapatırsak
hayatımız karanlıklar içinde cansız güzelliklerin tadını almadan(!) yaşayan bir
kişi olmaktan öteye gidemeyiz.
Mehmet Aluç