Çok fazla şişman bir insan olmasam da çok da zayıf sayılmam. Haliyle yaş ilerleyince sizin hararetli ve hareketli bir işiniz yoksa kilo vermekte hayli zorlanıyorsunuz. Hani derler ya kilo vermeye çalışan insanlar ''Su içsem yarıyor.'' ya da ''Ekmeği kestim simit boş simit yiyorum yine de kilo veremiyorum.'' Arkadaşım hadi su içmeyi geç ama simit yeyip de kilo vermeye imkân ve ihtimal yok çünkü simit ekmekten daha hafif olmasına rağmen, daha kalorili bir besindir bilmem anlatabildim mi?



  Şimdiye kadar denemediğim kilo verme yöntemi kalmamıştır herhalde. Stresli ve gayet hareket kabiliyeti az olan bir işiniz varsa, oturarak çalışıyorsanız, sıkıntıdan durmadan boğaza yükleniyorsunuz eee sonra ne oluyor, bunlar size tabi ki yol su elektrik olarak dönmüyor da, kilo, kolesterol, şişmanlık, sinirlerinizin bozulması olarak geri dönüyor.



  Gençlik zamanlarında profesyonel olarak spor ile uğraşmasam da zaman zaman arkadaşlar ile uzun mesafelerde koşardık. O sebep ile kilo verme denemesine koşarak, egzersiz yaparak başlamak en doğrusu ve güzeli diye düşündüm. Nasıl olsa bir yerden başlanacaksa, durma Ahmet koş babam koş, bütün parklar, bütün yollar senin. 




  İlk gün belki biraz zorlanabilirim yavaş tempoda koşmalı. Erkenden kalk Ahmet daha güneş doğmadan, doğru açık spor alanına. Daha kargalar ve fındık fareleri bile kalkmamış. Baktım üç dört kişi daha var. Bir iki bayan bir iki tane de erkek. Oh ne güzel yalnız değilmişim demek ki... Hiç biriyle de tanışmıyoruz hafif göz aşinalığı olsa da yine de selamlaşırız. Başlayalım bakalım. İçimden de bir türkü tuttursam askerde ki gibi fena olmaz. ''Esmerim biçim biçim ölürem esmer için alem bana düşmandır esmer sevdiğim için loy.'' Yanından geçtiğim genç bayanda esmer, sakın kendine söylüyorum zannetmesin, aman ha aman evli ve çocukla hem de o işlere hiç bulaşmamış bir adamım ben.''Offf, pufff, tekrar offf ve de pufff !!!'' Hemen de yoruldum ya. Eskiden daha hızlı koşardım yorulmak nedir de bilmezdim. Ooo Ahmet sen de kendini on sekiz yirmi yaşında mı zannediyorsun? Bir kaç seneye dede bile olursun neredeyse...



  Yarım saat kadar yavaş tempoda koşup, on beş dakikada kültürfizik yaptıktan sonra dilim dışarı çıkmış, eşekten düşmüş karpuz gibi olmuştum. Nasıl olur ya eskiden bir saatten fazla koşardım da yine de bana mısın, sana mısın, ona mısın demezdim hayret. Niye hayret ediyorsun ki beyim elliyi geçtin, hiç yirmi yaşında ki gibi olur mu insan? Yarın daha uzun koşar hareketleri de daha uzun yaparsın...



  Her ne kadar daha uzun koşar ve daha uzun hareket yaparım dediysem de ne tempoyu ve zamanı artıra bildim ne de kültürfizik hareketlerini daha düzgün yaptım. Üç günde değişen bir şey yok aynı tas aynı hamam.

 


On Gün Sonra...



  Yok yok ümitlerim kırılmaya başladı artık. Koşuyorum koşuyorum yine de on günde yüz gram eksilmişim. Ter neredeyse başka tarafımdan çıkıyor ama kiloların azalması konusunda hiç bir umut ışığı yok. Başka bir yöntem mi denesem? Spordan sonra haliyle karnım acıkıyor yine veriyorum ekmeğin, yemeğin gözüne gözüne…



Bir Ay Kadar Sonra...



  Yarım kilo kadar vermişim ama bu kadar hareket ve çalışmaya çok az bence hiç yeterli değil. Sanırım bırakacağım bu işi, zaten sonbahar ve kış geliyor sabahları çok daha soğuk olacak hastalanırım da çok erken saate çıkarsam.



  En güzeli boğazımdan kesmek. Her gün sadece su içsem; o da olmaz. Vücudumun besine de ihtiyacı var her ne kadar vücudumuzun büyük bir bölümü su olsa da yemek de yemek lazım arada. Hanıma söyleyeyim bundan sonra güzel yemekler yapmasın. Ya da, hah buldum sadece çorba içeyim, içine de ekmek doğramadan hem de. Yoksa, yoksa şu profesörlerin diyet listelerine mi baksam? Karatay diyeti var, Osman Müftüoğlu'nun diyet listesi var, başka başka profesörlerin bir dolu diyet şekilleri var. En iyisi tatlıyı da kesmek, bunun da çok faydası olacak sanırım. Hem üstelik tatlının ham maddesi şekerin kanser hastalığının en büyük tetikleyicisi olduğunu okumuştum bir yerlerde. Ne yapayım çok vazgeçemiyorum tatlıdan rahmetli babaanneme çekmişim. Babaannem tatlıyı çok severdi, bir bardak çayı altı şeker ile içer, yine de kendi şivesiyle ''Bişe az şeker atmışsınız ula buna gelinler siz beni öldürmek mi istiysiz'' derdi, ama ne kanser bildi ne de ülser ve de öldüğünde yüz on yaşındaydı. Tıp bilimini bile şaşırtmıştır onun yaşantısı...



  Bir azim ile başlamıştım ki diyete keşke şu arkadaşlarım ve akrabalarım çok sık benim iş yerime öğle saatlerinde ziyarete gelmeselerdi. Haliyle onları en yakında ki kaliteli lokantalara götürüp ağırlamak zorundayım. Utanırım, sıkılırım ''ben diyetteyim başka zaman gelseniz'' demeyi kendime ar ederim. Her gün sabah, öğle, akşam boş çorba içeceğim bundan sonra, ekmeksiz hem de... Hanımda bir güzel çorba yapar ki tam ağzıma layık. Ama şu patates kızartması ve köftenin, bir de kuru fasulyenin yokluğuna nasıl dayanırım ki onu bilemiyorum işte. Arada bir çaktırmadan çikolata atsam bir şey olmaz ya da yakında ki tatlıcıdan haftada bir baklava. Yok yok haftada bir çok, şunu on beş güne çıkarsam. ''Ya bırak Ahmet hiç tatlı yemesen ne olur kıyamet mi kopar?'' Hem sen demiyor musun tatlı kanserin en büyük tetikleyicisi diye? Başka başka diyetlere mi baksam magazin dergilerinde, aile dergilerinde bir sürü diyet var. Yok efendim Sibel Can bu diyet ile yirmi kilo verdi. Başka bir dergide Okan Karacan bu diyetle elli kilo verdi. Ya arkadaşım onlar verir de sen aynı diyet ile veremeye bilirsin...



  Hah, bu sefer buldum haftada beş kere saunaya gitsem ter önce arkamdan sonra da her bir tarafımdan çıkar mutlaka, bir iki de kese attırırım arada Türk Hamamında nasıl olsa bütün tellaklar arkadaşım. Ama işte sauna da problem yok saunadan çıktıktan sonra boğazıma hakim olabilsem. Sadece meyve yesem o da iş değil. Biliyorum ki birçok meyvede ziyadesiyle şeker var. En iyisi eve bir yürüme bandı mı alsam taksitle? O da çok para be! Onun taksiti bitene kadar sıkıntıdan yine bir şeyler atıştırır kilo alırım.



  En iyisi bu kiloları fazla kafaya takmamak. Ne demiş hem atalarımız ''Göbeksiz erkek balkonsuz eve benzer.'' bizim göbekler biraz büyük balkondan bozma teras gibi olsa da son hızla onları azaltmaya gayret edeceğiz makul bir kiloya gelene kadar, ama hareket ederek ama az yiyerek çok da sıkıntı yapmadan. Kilolar ile barışık yaşamalı, zayıflama hayallerini de gerçeğe çevirmekten vazgeçmemeli asla. Aslanım Ahmet yürü be koçum kim tutar seni!!! 

( Kilolarınız İle Barışın başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 14.10.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.