(Gülce/Bahçe)
Kadının Fendi
Bu
mesele aslında
tarihte eskidendi
Kadın fendi neslinde bir cini bile yendi
Bu
öykü gerçek midir orasını bilemem
Bir
huysuz kadın varmış kimselere dilemem
Başına gelen olsa ağlarım da gülemem
Bu
mesele aslında tarihte eskidendi
Sabah
akşam
dırdırda kocasını didikler
Söyleyecek
söz yoksa tavuk gibi gıdaklar
Makinalı tüfekmiş silah gibi dudaklar
Kadın fendi neslinde bir cini bile yendi
Adam
dağlarda
Çoban
Çoban
garip sessizmiş
Sessizmiş çıkmaz sesi
Sesi
zürafa gibi; duyulmazmış nefesi
Nefesi
de kesilmiş gelince eve gelin
Gelin
görün kadını anlatmağa örnek yok
Yoktan-vardan
anlamaz açgözlüymüş üstelik
Üstelik
bir de şirret acı sözlüymüş dilden
Dilden-dile
yayılmış adamın vaziyeti
Vaziyeti
anlatmış el açıp da Rabbine
Rabbine
sunmuş
derdi çektiği eziyeti
Aziz
Rabbim görensin
Kaderleri
örensin
Ya
kurtar bu garibi
Ya da
güç ver dirensin
Dua-dua
üstüne
Yıllar geçmiş aradan
Devam
etmiş
kastına
İllet etmiş karıdan
Zavallı hali naçar
Çoban koyun güderken
Başka bir yayla seçer burda ot azdır derken
Çok
da uzak bir yermiş
gitmezmiş kimsecikler
Varınca kilim sermiş
dinlenmiş yemek yerken
Demiş ki suyum yetmez
bir sıkıntı takınmış
Yorgunluk
biter bitmez etrafına bakınmış
Bir
de görmüş yamaçta bir kuyu onu bekler
Su
bulmak var amaçta zaten çok da yakınmış
Bir
koşuda
varmış
kuyuya:
Üstü
kapalı
kuyu yassı bir taş kapakla
Atakla
çekmiş
taşı
alayım
demiş
suyu
Kuyu
dibi parıldar örtüyü kaldırınca
Doldurunca
kapamış
terbiyelidir huyu
Çoban
eve dönünce hadiseyi anlatmış
Çınlatmış
ortalığı
karısı aç gözüyle
Sözüyle
de kuyuda hazine vardır demiş
Yemiş-yemiş çobanın başını dara komuş
Karısının aklına kuyu etmiş çıbanı
Çobanı katmış öne düşmüşler dağa-yola
Yola-yola adamın aklını almış baştan
Baştan söylemiştim ya bu kadın gelmez yola
Derken
Varmışlar kuyunun başına:
Kuyuya
indirirken beline ip bağlamış
Kadın aşağı inmiş hem de en dibe kadar
Çoban
tutmuş
ucundan Eşe yardım sağlamış
İp birden kaçmış elden işte bu olmuş kader
Çoban etmiş illallah karısını paylayıp
Yeter
senden çektiğim kal da geber inşallah
Örter
kapağı
birden işte böyle söyleyip
Dönüp
de gelir eve ağzı sıkı maşallah
Günleri
böyle geçer huzurluymuş sofrası
Kurtulmuş ya köylüler Cadı zaten hakirmiş
Komşular da sormamış kimsenin çıkmaz sesi
Uzun
lafın
kısası İçten-içe şükürmüş...
Aradan çok
uzunca bir süre geçti derken
Yine
de meraktadır aklı kuyuda bazen
Yerken
içini şüphe
kurtulsa da karıdan
Yazan
kader olunca bir kurt düşmüş beyine
Uyanmış uykusundan gecenin bir yarısı
Yaman
bir düşüncede
gitmeğe
karar vermiş
Karısı ne
durumda üzerini giyinmiş
Durmuş yola koyulmuş hiç geçirmeden zaman
Sabah
gün ışırken
varmış
kuyuya
Kuyunun
üzerindeki taşı hafifçe
Yana
iterek içeriye bakmağa çalışırken
Kuyudan bir
cin çıkar
Allah şükür diyerek
Taşı iter süratle
kuyuyu hemen kapar
Eğerek başcağzını selam verir koyudan
Öper
çobanı
sarıp
akıtıp sevinç yaşı
Öylesine
kalır
çoban çıkaramaz bir mana
Şaşkınca bir bakışla süzer
cinin halini
Sana
ne yaptım da sevindin söylesene
Selini
akıtırsın gözlerinden
taşkınca
Diyerek
bir sual edince
Cin:
Yıllar yılı burada
saklanmıştım günahtan
Ermek
için murada bahşedilen felahtan
Geldi
bir cadı kadın altı ay kadar önce
Dedim
çare nerede beter çıktı her ahtan
Tövbemi
tuttum yine
sabır
ile sakındım
Dert
ile yandı sine çaresizce bakındım
Yemin
ettim kim gelip bu kapağı açınca
Ne
dese kendisine
bahşetmeği çok andım
İşte durum bu senin için
yapmamı istediğin bir şey varsa emrin olur
Dile
benden ne dilersen demiş
Ben bir
garip çobanım baharım geçti gitti
Sürerim
bu dönemde şu ömrümün yazını
Bizim
memlekette varlı bir sultan yaşar
Gelin
almak isterim işte onun kızını
Baharım naçar geçti nasıl oldu hiç sorma
Mutlu
sürmek isterim hayatımın güzünü
Sakın ha soru sorma bu da sana bir şartım
Umarım mert birisin ve tutarsın sözünü
Cin
demiş
ki kolaydır alırız prensesi
Bir
ince oyun yapar kırarız her nazını
Ben onu
hasta eder cinletirim dellenir
Sen
gelip sağ edersin olur nikâh
izini
Bir şey anlamaz garip
Çok şaşırır bu lafa
Sualle
cevap verip
Der
ki anlat bu safa
Avcı avını kollar
Olmasın sakın tuzak
Zaten
haram bu yollar
Cincilik
bana uzak
Gülümsemiş Cin ona demiş bak anlasana
Ben kızı delirtirim kolaydır bu iş bana
Kimseler derman
olmaz Allah’ın izni ile
Babası çare
desin kızına yana yana
Hekimler
türlü yolu denesinler nafile
Biraz
sabır
ederek sıranı sakla sona
Sultana
şart
söylersin nikâhı ödül ile
Dersin
sağlık bulunca ben talibim kızına
Seni gelmiş görünce giderim ben rızayla
Yeter diye fısılda ikiletmem hiç sana
Mademki dostuz
dedik bana şu sözü söyle
Kızı aldıktan sonra herkes kendi yoluna
Bir
yerlerde duyarsan bir cin olayı böyle
Sakın ha gelmeyesin bil sebep benim buna
Çoban
söz verir candan
Der
ki dürüst herifim
Duysam
gelmem arkandan
Ahde
sadık
şerifim
Oyunu
uygulamaya koyarlar Prenses cinlenmiştir, Ülkenin dört bir yanından
Cinciler
sihirbazlar hekimler gelir fakat kızı kimseler Sağlığına kavuşturamaz... En sonunda çoban saraya gelir
Padişaha
şartını ileri sürer
Padişah
böyle bir derde dermen olacak olan kişiye kızımı seve seve veririm der
Anlaşma yaptıkları gibi Çoban Cin'e fısıldar
İşte geldim ey dostum
Hadi bırak git kızı
Sana olmaz bir kastım
Tutarım verdim sözü
Yolların açık olsun
Çokça razıyım senden
Ömrün neşeyle dolsun
Bir arzun var mı benden
Cin
cevap verir
Dostluğun baki bende
Arzum
dürüst kalasın
Güvenim
vardır
sende
Bunu
böyle bilesin
Prenses iyileşir.
O şaşalı düğünlerden
biri yapılır. Çoban artık sarayda prens olmuştur. Mesut bahtiyar yaşamaktadır. Son derece iyi huylu olan bu çobandan
olma prensten herkes memnundur.. Bu mesele dört bir yanda duyulmuştur
Bu
arada, komşu ülkeden elçi gelir, komşu ülkenin
Prensesi de cinlenmiştir
Kimseler
onu iyileştirememiş,
dahası
O ülkenin Padişahı Prens'i kızını tedavi için davet etmektedir Padişah komşu ülkenin
sultanı ile çok iyi dosttur
Prens'e
bu işi
halletmesi için ricada bulunur ancak Çoban-Prens olmaz
yapamam diye tutturunca karısı bunu sebebini sorar Çoban önce anlatmak istemez Kadın bu ya o meşhur tabir ile Kocasının altından girer üstünden çıkar
ve de
meseleyi anlattırır Prens her ne anlatırsa anlatsın kendisini boşamayacağına ve bu anlattıklarını kimseye anlatmayacağına söz
alarak
Olanları anlatır
Sözümü
nasıl
yerim
Gitsem
Cin'e ne derim
İşte böyle vaziyet
Budur
benim kederim
Karısı biraz düşünür
Der
ki sen merak etme Cin'e varınca
Böyle
söyle diyerek bir akıl verir
Bu
mesele aslında tarihte eskidendi
Kadın fendi neslinde bir cini bile yendi
Prens
varır
Ülkeye Cin içerler dostuna
Namert
mi çıktın yoksa varamadım kastına
Böyle
deyip prense bir azarlar üstüne
Bu
mesele aslında tarihte eskidendi
Prens
demiş
sakin ol bir haberim var sana
Kurtulmuş kuyudaki o felaket curcuna
Haber
almış
yerini gelmektedir bu yana
Bu
mesele aslında tarihte eskidendi
Cin
bunları duyunca terk etmiş o diyarı
Yine
başka
bir kadın vermiş ona ayarı
Hanım deyip geçmeyin bu da olsun uyarı
Kadın fendi neslinde bir cini bile yendi
Aykıri-Cahit Telkök 21-04-2012-Belçika