kıyamaz adam
olan, sevdiğine
benimle yaşlanır mısın dediğine
dayanamaz onun ağlamasına
kalben kanamasına ruhen yanmasına
anlar bu aşkta kemale erdiğine
tutamaz kendini koyuverir göz yaşını
bendini
yıkar ıslatır kirpiklerini
yaşlar
süzülürken yanaklarında adamın
kırar kalbindeki en sert taşını
dudakları
ağladı ağlayacak halde
'sen ağlayıp
da yüreğimi dağlama yâr' der
'ben ağlıyorum yeteri kadar, ağlıyorum ikimizin yerine'
kıyamaz adam
olan, sevdiğine
aklı bir ömür boyu erdiğine
gözyaşları
akacaksa eğer o da
mutluluktan
olacak sağanak sağanak
yok öyle
hüzün verici acıtıcı sözler
yoktur bu
dünyada ondan başka dayanak
başka kim sizi gizlice gözler
derinden derine özler
kıyamaz adam
olan,sevdiğine
kalbi kalbine değdiğine
yalnızlığı
giyinecekse her gün üzerine adam
'o' ölmüştür
mutlaka ondan olsa gerek
yok öyle
yağma, yok öyle yalnızlık
mutluluğu giyinecek her sabah olacak çok şık
yürüyecek yalnızlığın üstüne üstüne
kollarını açıp seni seviyorum diyecek
başka kim sizi böyle ister
kim sizi içten içe diler
kıyamaz adam
olan ,sevdiğine
ömrünün gidip geldiğine
tırnağına
dahi zarar gelsin istemez yârin
canında bir
damla gözyaşı saçılsın arzu etmez
bir teli
dahi saçının rüzgarda kırılsın düşünmez
bir kem
nazarın ona isabet etmesini kaldırmaz
bir bet
sesin onu rahatsız etmesine müsaade etmez
hep yârin gülmesini, mutlu olmasını, şen olmasını
ve
doymayacasına onu sevmesini, tıka basa, ister.
kıyamaz adam
olan, sevdiğine
canını verdiğine
güldüğünü sanıp da o yârin -ömrünü sunduğunun-
aslında ağladığına şahit olursa inan ki asla dayanamaz
duramaz
kalbi yerinde, atamaz onsuz bir daha
kalır öylece
sol yanında, ölüce...