Akordu bozulmuş
piyanomun en kalın sesi çıkaran tuşu kadar ağır ve dokunaklı bir öykü zamana
yenik düşen. Ve sair düşler zamanın acımasızlığında yosun tutmuş…
Küf kokulu duvarlar
kilitli kaldığım o mekânı çevreleyen. Ahengini yitirmiş bir ömür yalnızlıkla perçinlenmiş.
Kaybolmak en kötüsü.
Ses vermeyen duvarlar hanidir dökük sıvasıyla bağrımı delen. Ömrümün son on
yılını harcadığım o dört duvar sigara dumanıyla sararmış bir tavandan sarkan o
avize bozuntusu ki yukarıdaki en ufak kıpırtıda kafama düşecekmişçesine savrulup
duran.
Sessizliği özlemişken
canhıraş bir telaşla terk ediyorum o mekânı. Sahiplendiğim ne varsa kırık dökük
etrafa saçılmış onca eşya arkamdan gözyaşı dökerken.
Boyunduruğu kaderin en
az keder kadar paralel seyrederken basamaklar çoğalıyor her adımımda azalması
gerekirken. Düştüğüm pervaz kenarı öylesine görünmez ki belli ki ilk düşüşüm de
değil hani. Belli ki ilk yenilgim de değil kurtlar sofrasında. Ne de olsa
sırtımı dayadığım, kimsesizliğin haricinde kimseler sıvazlamamakta sırtımı.
İşin yoksa sil baştan,
işin yoksa yeniden güt o güven duygusunu ki seneler evvelinde ebediyete intikal
etmişti. Sanrılar sancılı, varlıklar yoklukla nihayete ermiş, hiçlikler en az
duygularım kadar çırpınmakta. Zevk-i sefada düzlem dışı tüm varlıklar. Boyut
atladığım nice devinimden biri daha esir almışken kırıklarımı bir kez de ben
kırıyorum ne var ne yoksa.
Tümleyen bir kümenin
son öğesiyim hatta yutan eleman olan o koca boşluk mahiyetindeki sıfır kadar da
yoksun ve yoksulum. Sayılar nasıl da neşeli, el ele vermişler bitimsiz problem
üretiyorlar çözmem için. Denklemsiz bir kümenin son hanesiyim yine ve yine
sıfıra tekabül eden. Türeten ne varsa haricimde çoktan gardını almış korunaksız
ve sığıntı dünyama nazire edercesine.
Uçuşan kelimeler
gölgelere karışmışken bir kez daha düşüyorum en derine. Boğulmak adına ve son
vermek bu efkâra imtina ediyorum yaşamaktan. Kime ne hayrım dokundu, demek bile
gelmezken içimde uçuşan baloncuklar alay etmekte.
İşlevsel hiçbir boyutu
yok yaptıklarımın. Görünmemek en son dileğim. Gitmek ve terk etmek satılık
düşleri. Karışmak sonsuzluğa ve sessizliğe. Kulak tırmalayan müphem yankıların
seyri de hiç azımsanacak gibi değil hani. Hanidir görmediğim düşler yine
bölmekte uykularımı. Oldum olası kıvrandıran sancılar gönül penceremde nöbete
durmakta iken…
Bitimsiz sandığım ne
varsa nihayete erdi bir kez daha.
Sevdiğime inandığım düş
ötesi gizemli varlığın terk edeli çok oldu.
Tutunduğum hayallerim
siste kaybolmaya yüz tutmuş ve yüzsüz en az gördüğüme inandığım o izafi yüzler
kadar.
Karanlık… Ölesiye ve öylesine…
Hiç olmadığı kadar dipsiz o kör kuyu debelendiğim son durak kaybolmayı
engelleyemediğim…
Var iken yok olmak ve
karışmak silik ve yakıcı gölgelere.
Bir toz zerresi kadar
belirsiz ve kifayetsiz bir solukta yok olan. Son nefesi vermek tek seferde ve
karışmak sonsuzluğa nasıl da iyi gelecek…