1. Bölüm:
Bir ay evvel…
Mümtaz’ın olağan iş
yolculuklarından biri idi yine. Kim bilir hangi gün kaçta gelirdi adam. En
azından yokluğunda kafasını dinlerdi Zehra. Ama her nedense bir sıkıntı vardı
içinde o gittiğinden beri. İçini bir kurt kemiriyordu adeta. Sıklaşmıştı bu
adamın iş seyahatleri. Koyduğu yasaklardan biri de Mümtaz’ın mesai saatleri
içersinde aramamasıydı.
Ne de olsa anlamazdı
Zehra toplantı nedir, iş yemeği nedir. Bu yüzden de fazla gocunmuyordu. Yine de
o gittiğinden beri içindeki sıkıntı geçmek bilmiyordu. Hazır kaynanası
uyumuşken, çocuklar da okuldayken gidip görmek istedi kocasını otobüsü
kalkmadan. Belki karı koca oturur bir yerlerde bir şeyler yerler hoş da bir
sürpriz yapmış olurdu kocasına. Geçen yaz pazardan aldığı uzun kollu gömlek hiç
de fena durmazdı beyaz eteğinin üzerine. Biraz da allık sürdü mü renk gelirdi
yüzüne.
-Hay, aklımla bin
yaşayım. Şimdi sevinir beni gördüğüne hem de beraber yemek yer, laflarız,
Diye geçiriyordu
içinden.
Henüz iki ay olmuştu
Mümtaz’ın yeni işinden çalışmaya başlaması. Gereksiz yasaklar getirmişti
karısına. Ne olurdu ki gün içinde arasa ya da ara sıra öğle yemeklerine beraber
çıksalar.
Anlamazdı bunlardan ama
yine de kadınlık ve insanlık onuru kırılmıştı. Sonuçta eşi ve çocuklarının babası
idi. Öncesinde böylesi garip yasakları yoktu adamın.
Hazırlanırken bir
yandan da gülümsüyordu kadın belli belirsiz. Aslında paylaştıkları fazla bir
şey yoktu kocasıyla. Sonuçta okumuş, geçirmiş bir adamdı. Zehra ise ortaokul
bitmeden bırakmıştı okumayı. Senelerce önce annesine sonra babasına bakıp
evlatlık vazifelerini ifa etmişti. Babası ölmeden bir sene evvel evlenmişlerdi.
Hiçbir zaman da sorgulamazdı olanı biteni kadın. Ne aklı ererdi ne de isterdi
hır gür çıksın. Kanaat ederdi kısaca sonuçta ailesi idi.
Kapıyı usulca kapatıp
çıktı dışarı. Kaynanası iki üç saatten evvel uyanmazdı. Hem uyansa bile her
şeyi yakınına yerleştirmişti. Suyu, yemeği, ilaçları yerli yerindeydi.
Tam durağa gelmişti ki
durup düşündü.
-Ne gerek var buna,
Deyip geçiriyordu
içinden bir yandan. Ama içindeki ses avaz avaz bağırıyordu.
Demeye kalmadı ki
bineceği otobüs yaklaştı durağa.
Tenha otobüste oturdu
ilk gördüğü koltuğa.
Cama dayadı başını
usulca. Bir yandan da durak isimlerine bakıyordu ineceği durağı kaçırmamak
adına.
Bir saat bile olmamıştı
ki vardı otobüs. Düğmeye basıp kapının açılmasını beklerken üstünü başını
düzeltiyordu bir yandan. Buruş buruştu üstü.
-Olsun, dedi.
Oldukça yüksek bir bina
idi gördüğü. İşte, gelmişti kocasının çalıştığı işyerine. Tahmininden de ihtişamlı
idi. Ve anladı neden kocasının bu yasakları getirdiğini. Uymazdı bu ortama,
uyamazdı da. Ama her şeye rağmen güzel bulurdu kendini Zehra. Sadece fazla
dikkat etmezdi giyim kuşamına ve sevmezdi makyaj yapmayı. Zaten tüm günü evde
koşturmakla geçmiyor muydu…
Biraz soluklanmak için
bir banka ilişti. Acıkmıştı da. Heyecanlı idi kadın.
-Neden, bu güne kadar
bunu yapmadım,
Diye de bir yandan
hayıflanıyordu.
İlerde lüks bir araba
korna çalıp duruyordu. Tek dikkatini çeken bu korna sesi olmuştu. Genç ve güzel
bir kadın direksiyonda oturmuş bir yandan da cep telefonun ile konuşuyordu.
-Vay, ne güzel kadın,
Diye geçirdi içinden.
Sonra da kızdı kendine.
-Bana ne ki…
Demesine kalmadan
kocasını gördü yaklaşırken.
Oldukça neşeli ve
telaşlı görünüyordu adam. Hayret etti. Hiç böyle görmemişti kocasını evdeyken.
Hep suratsız ve hep sitemkârdı adam zira.
-Yoksa beni mi gördü
uzaktan da böylesine neşelendi,
Diye safça gülümsedi
Zehra.
Adam telaşlı adımlarla
arabaya yöneldi ve ön koltuğa geçti. Arabadaki kadınla sarmaş dolaş
öpüşüyorlardı. Gözlerine inanamıyordu Zehra. Bu ya bir kâbus ya da kötü bir
şaka idi besbelli ki.
Yoksa kocasını başka
bir adama mı benzetmişti. Yok, yok, kocası Mümtaz idi gördüğü. Ve kadın gaza
basıp beraberce uzaklaştılar.
devam edecek...