Askeri operasyon seçeneğinin kullanılmadan rehinelerin kurtarılması Hükümet’in ilk büyük başarısıdır.  Geçte olsa olması gereken buydu. Emeği geçenler kutlamayı ve tebrik edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

ABD, Türkiye’yi sınırlarını açmasını, askeri operasyona katılmasını istedi, fakat Türkiye bunu reddetti. Rehineler varken çekinceler ortaya koyan Türkiye’nin vatandaşlarımızın kurtarılmasından sonra, bu rahatlığı biraz yitirmiş gibi görünebilir. Ama hiç de öyle değildir…  

Rehine konusu onlarca çekincelerimizden sadece biriydi. Başka çekincelerimi yok mu? Elbette var.  Ve bunlar rehine konusundan çok daha derin konulardır. Sınırımızda karşılaşabileceğimiz problemleri tüm dünyaya çok iyi bir şekilde anlatılmalıdır. 

‘PKK’nın silahlandırılması tezi’, Türkiye’nin çekilmek istendiği girdabın en büyüklerindendir. Dün IŞİD’e silah ve eğitim verenler, Türkiye’yi IŞİD’e destek veriyor diye suçlayarak, kendi yedikleri herzeyi görmemezlikten geliyorlar. Terörle yaftasını Türkiye’ye yamamaya çalışıyorlar. Şimdi de PKK’yı silahlandırarak önceki algısını yok etmek istiyorlar. 

Bölgenin temel problemlerinden biri de budur zaten. Herkeste silah var, hem de en gelişmişinden… Yüzlerce grup ve onların silahlandırdığı siviller… Satan kim ABD, Almanya İngiltere ve Fransa bu hususta en başta gelenleri…  

Halkında bu derece silah olan ülkelerin istikrarlı olması mümkün müdür? Türkiye eliyle silahlı grupların sayısının artırılmasına çalışmak, ‘bu bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmak istiyoruz’ anlamına geliyor! Türkiye ‘silah’ işine asla girmemelidir.  Yürütülebildiği kadar diplomasi yürütülmelidir. Diplomasiyle çözülemiyorsa, ‘Irak’ı bu hale kim getirdiyse o gelip bu pisliği temizlemelidir” tezi işlenmelidir. 

            Durduk yere IŞİD’le ya da başka bir grupla neden çatışmaya girelim? PKK problemini başımıza bela eden güya müttefik kılıklı bu it süreleri değil miydi? IŞİD’i kim doğurduysa o terbiye etsin.           Maliki’yi Irak’ı bozmak için başa getirenler, Irak’ın düzenli ordusunu yok edenler, ortamı mezheplere göre bölüp istikrarsızlığın fitilini ateşleyenler neredeler? 

            Sürekli birilerinin ağladığı bir coğrafya... Bu coğrafyanın kabahatlisi Türkiye öyle mi? Bölgenin silahlanmaya değil, silahsızlanmaya ihtiyacı var.  Silahtan kimlerin kazandığı ise malum! Kimin dost ya da kimin düşman olduğu belli olmayan, at izinin it izine karıştığı bir durumda, tedbiri elden bırakmamak gerekir.

            IŞİD bahanesiyle bölgeye yığılan silahlar süs olsun diye evlerde asılmayacak kadar büyük ve çok olduğuna göre, bu silahlar kime karşı kullandırılacak? Bunu sağlam kafa ile düşünmek gerekir.

            IŞİD’e karşı birkaç Arap ülkesi ve Türkiye’yi de içine alacak şekilde oluşturulmaya çalışılan koalisyon, tamamen art niyetli bir kıyım ittifakının ürünüdür. Obama ‘kesinlikle bir tek ABD askerinin bile kara savaşlarına katılmayacağını’ açıklaması, ‘ABD kiralık katil arıyor’ anlamına gelir. Arapları bir tarafa geçin, Türk Milletinin çoğunluğu bu kanaat üzeredir.

            ABD, Türkiye’yi bu bataklığa çekmek için olmadık yöntemlere başvuruyor. Türkiye’yi insani yollardan ikna etmeyi denedi, olmadı. Bu defa zorlama, tehdit içerikli yöntemler geliyor. İlk bakışta bizi terörden koruma amaçlı gibi gelen bu ifadeler, aslında göründüğü kadar masum değildir. Yani aba altından sopa gösteriliyor.

            Yaşananlar bölge halkımız için de büyük bir test niteliğindedir. PKK’nın yakmak, devletin yaşatmak için verdiği mücadeleyi görmeleri gerekir. Her fırsatta Türkiye’ye zarar veren PKK, IŞİD nedeniyle oluşan gelişmeleri bir nimet olarak görmektedir.

            PKK her olumsuz gelişmeyi, bu ülkenin nizamını sarsmak için fırsat olarak gören bölücü anlayıştan başka bir şey değildir... Okulları yakanlar demokrasiden bahsedemezler, Kürtçe okul açacağım diyerek, Türkçe eğitim veren okulları yakamazsınız… Amaçları meşru yolları kullanmak değildir.

            PKK’nın tek bir amacı var; ülkeyi bölmek. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacaktır. Bu kadar kan akıtan bir örgütün bir anda boyut değiştirmesi beklenemez.

            Zor günler geçirsek de, ümitsizliğe kapılmayalım.

 

 Ant-230914

( Olması Gereken Buydu başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 23.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.