Tozu dumana katan
bilinçli bilinçsiz ve destursuz düşünce. Yazgıya tekabül eden bir o kadar
bitimsiz ve müphem.
Kadın, erkek, çoluk
çocuk.
Aile boyu yalnızlıklar
bir taraftan ve içselleştirilmiş nihai yalnızlıklar durağı belirsiz. Gidişi
olan dönüşü akla zarar. Çıktığınız yolun nihayetinde geri dönüş bir o kadar imkânsız
ve seyri düşündürücü.
Düşündürücü olmayan
başka bir şey söyleyin hadi. Boşalmış cüzdanlar, limiti aşmış kredi kartları.
Geçiniz maddi
yetersizlikleri, hadi itiraf edin, en çok kimi seviyorsunuz? Kaçırmayın
gözlerinizi lütfen, suçlu psikolojisi ne de olsa. Ne eşiniz ne en yakın
dostunuz. Eğer ki o şıkların başında anne ve babanız yoksa çekilebilirsiniz.
Ben söyleyeyim sizin
yerinize. Belki hırsınız belki egonuz kısaca sizi siz yaptığına inandığınız
nefsiniz.
Yetinmek nedir bu
dünyada? Çoğaltmak derdine düşmüşken söyleyin yetinebiliyor musunuz?
İşiniz, eviniz, lüks
tüketim maddeleri hatta belki de evinizin dekorasyonu. Bir bakın bakalım borç
hanesine ve ardından basit bir hesap yapın: Gelir, gider oranını kıyaslayın ve
düşünün hayatınızda bir kere düşünün: Neyin telaşıdır bu doyumsuzluk ya da
neyin eşgüdümüdür bu bitimsiz tüketim çılgınlığı.
Senelerdir gidip
geldiğim o cadde boyunca istisnasız her gün rastladığım o yaşlı adam. Daha dünkü
çocuktum şimdi kemale erdi yaşım, o ak saçlı nur yüzlü adam her gün yaz kış
demeden nöbet tutar duvar dibinde. Tüm sermayesi sattığı paket mendiller
demeyeceğim zira o kadar az sayıda ki, peki, ne mi sermayesi. Sakın gülmeyin; o
nur yüzü ve sakınmadığı gülümsemesi. Utana sıkıla alır (söylemekten imtina
etsem de) sattığı mendillerin bedelini utanarak alır ve saymadan koyar cebine.
Kıpkırmızı bir halde her seferinde ben de utanarak söylerim ona:
-Amcacığım, çantamda
mendil varmış, bir dahaki sefere alırım,
Der ve eline verdiğim
meblağı tekrar benim elime tıkıştırmadan uzaklaşırım hızlı adımlarla.
Bazen elimdeki alış
veriş poşetlerimden utanırım ve kendi kendime söylenirim:
-Yine gerekli gereksiz
ne varsa yüklendim, kızım,
Diye.
Oysa kime hesap verebilirim
ki sonuç itibariyle helal paramla ne istersem alırım, değil mi…
Ama işte işin boyutu bu
değil, efendim.
Biz reyonlarda,
marketlerde, o lüks alış veriş merkezlerinde kendimizi kaybetmişken kimler
kimler ne gibi zorluklar ile mücadele ediyor. Ya da cebimizdeki parayı
küçümseme cüretinde bulunduğumuz meblağlarla kaç gününü denkleştiriyor.
Tüketimse tüketim,
serbest piyasa ekonomisi ise en alası. Peki, ne olacak bu işin sonu?
Kredi kartları sağ
olsun, taksitler, artan limitler ve ocağına incir ağacı dikilen aileler. Derken
artan boşanmalar, gözünü hırs ve güzellik bürümüş kadın ve erkek tüketiciler.
Pek tabii ki, herkes
istediği harcamayı yapma özgürlüğüne sahip ne de olsa demokratik bir sistem
hüküm sürmekte ülkede ama şu da bir gerçek ki demokratik koşullar ve hümanistik
bir yaklaşım asla ve asla söz konusu değil.
Zıvanadan çıkmış
sayısız insan mevzu bahis. Evet, bunu büyük bir açık yüreklilikle söylüyorum
hatta benim de fazla bir ayrıcalığım yok her ne kadar aksini savunsam da. Beş
değil üç harcıyorum belki ya da en üst modelini kullanmıyorum teknolojik alet
ve donanımların ama sonuçta mademki her ne kadar kabul etmesem de ve kendimi
ait hissetmesem de ben de bir uzantısıyım bu çılgınlığın.
İnsani değerlerimi
koruyup kollamak peşinde olmam ve hayallerimi gerçekleştirme ümidiyle yaşamam
ne derece farklılık arz ederse etsin en azından sükûnetim değil mi beni bu
denli duyarsız insandan biri yapan.
Susmalı mıyım hiç
sanmıyorum…
Ya verdiğim tepkiler
nasıl algılanmakta ya da algılanma seviyesi ne ölçüde…
Ne fark eder ki ya da
kimin umurunda. Ama benim umurumda umarsız kalmam gereken her kim ve her ne
ise. Ne de olsa algıda seçicilik ve tutarsız tutumlarım beni benden eden karşıt
tüm söylemleri dikkate alıp.
Mademki düşünceler ve
muhalif yapım önem arz etmiyor o zaman neden her şeyi böylesine kale alırım ki…
Önemli mi? Hiç
sanmıyorum sonuçta her birimiz evet her birimiz yolcusuyuz bu hanın. Ezeli bir
kavga, bitimsiz bir nefis ve gideceğimiz son durak.
Vicdanlar susturulmuş
hatta kayıplarda. Algılar kapalı ve bir o kadar duyarsız suret. Gidişat nereye
sizce?
Kapsama alanı dışında
kalmış tüm duygular, düşünme yetisini yitirmiş sözüm ona zihniyet diye tasavvur
ettiğimiz uyuşuk beyinlerimiz. Sonuç mu? Daha başındayız yolun belki de
ortasında. Demek ki hala vakit var. Hadi, ne duruyorsunuz? Tükenmekte zaman ve
inanın ki kart limitini arttırmak gibi bir seçenek de yok zamanı uzatma adına.
Bu yüzden, çabuk tutun
elinizi ve yakalayın ucundan tüm kaçırdıklarınızın.
Sevgi limitinizi
arttırın öncelikle ve tüm duygularınızın zincirlerini kırın.
Bırakınız tüm faiz
yüklensin ana sermayeye sonuçta o ruh size ait ve duyumsadığınız ne varsa…
Geri dönüşümü zaten
öylesine büyük bir mutluluk ve özgüven ile karşılayacaksınız ki inanın ki her
şeye değecek. Mahiyeti insan olmanın bu değil mi… Ne gelir gider tablosu ne de
doyumsuz ve bitimsiz beşeri zaruretler. Bilakis hükümsüz ve telafisi mümkün tüm
algılar seçiciliği en üst noktada gerçek manada ve özümsediğimiz kadar. Ve eşlik
eden tüm manevi hazlar yol arkadaşlarımızın eşliğinde.
Boş yüreklere eşlik
eden dolu cüzdanlar yerine dolu yüreklerin engin mutluluğu hiçbir şeyle kıyası
mümkün olmayan.