ŞÜKÜR


Eski bir düş evinden
nanik yapardım an(ı)larıma
Hüzün nehirleri akardı
kendime doğru düşlerimde.



Bir muammalı vakitti oysa ki yalnızlık
yalaz yalaz sarmalansa da sonsuzlukta...


Kum fırtınasında 
göğe asılı kalırdı sağanaklar.
Göz kırpma aralığında geçerdi zaman.
dönerdi gün üç vakte kadar...



Fokurdayarak demlenirdi sabah
kışlardı yarin ayak dibinde kağıt kalem
Hayat ile hayal karışırdı birbirine
sahranın tam ortasında görülen serap misali...



Hummalı fırtınalara kapılıp 
sürüklenirdi güz bahçem.
Dolaşırdım bir muhacir gibi
kutlu yolunun içime uzanan çöllerinde.


Sürgün naraları yankılanırdı avuçlarımda
aşkın doyumsuz rengi
tomurcuk olurdu evliyanın sinesinde...


Hissetmeseydim bu hüzünlü mevsimleri, 
nasıl kavuşacaktım şimdi muhabbete...
Elim nasıl bulaşacaktı şiire
körpe bir duanın
harlı perçeminde iken kalemim.


Göç vakti ey gönlüm
kelimeler kelimelere yaslandı 
Aşk kaydını yaptırdı yüreğinin kıyısına
Sana baktım, içimde kendimi gördüm 
kanayan gül yaprağından geldi selamın
ilişmeyin yarama!..
Soluyorum nefesini binlerce kez
Dokundukça dağılan gül yapraklarında...


Ferda Özsoy


( Şükür başlıklı yazı ferda'ca tarafından 20.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.