Online Üye
Online Ziyaretçi
Palmiye Yayınları olarak biz kişisel destekli yayıncılık hizmeti veriyoruz. Destekli yayıncılık yaptığımız için de kitap maliyeti ve diğer giderleri eser sahibinden talep ederiz. Bununla beraber eser üzerinde, disiplinli bir çalışma ile haftalarca özenle çalışırız. Kapak tasarımı, editöryel düzenlemesi, dağıtımı, tanıtımı, afiş tasarımları vs. gibi pek çok konuya da günlerce mesai harcayarak 2 ay içinde kitabı çıkarırız. Eser sahibinden talep edilen fiyatların çok çok üzerinde emek sarf ederiz, çünkü önceliğimiz para kazanmak değil, edebiyat ve sanattır. Dolayısıyla bir ticarethane gibi çalış(a)mayız.
Son zamanlarda destekli kişisel yayıncılığın Türkiye'deki edebiyatın niteliğini düşürdüğü gibi eleştirilere denk geliyoruz. Bunları üzülerek karşılamakla beraber en azından Palmiye Yayınları olarak biz bu görüşün tam tersini savunuyoruz. Şöyle ki, dünya edebiyatı büyük yayınevlerinin reddettiği yazarlarla doludur. Balzac, Nabokov, Proust... Çağdaş klasiklerin en meşhur yazarı William Golding'in Sineklerin Tanrısı kitabı 20 yayınevinden ret cevabı almıştır. Nobel ödüllü İrlanda'nın en büyük yazarı Bernard Shaw tam 60 yayınevinin kapısından eli boş dönmüştür. George Orwell'in Hayvan Çiftliği de öyle. John Kennedy Toole Alıklar Birliği kitabı defalarca reddedilince intihar etmiş, 12 yıl sonra da dünyaca saygınlığı olan Pulitzer Ödülü'ne layık görülmüştür. James Joyce ve Çehov da reddedilen yazarlardan. Hatta Kant'ın Pratik Aklın Eleştirisi' de pek çok yayınevinden geri çevrilmiş. Adam Fawler'ın Olasılıksız'ı "çok satmaz" gerekçesiyle reddedilmiş. Agatha Christie de aynı kaderi yaşayanlardan. Ayşe Kulin 25 yıl romanlarını basacak yayınevi aramıştır. Bunlar gibi onlarca örnek sayabiliriz. Bugün, yayınevlerinin yanlış politikalarına rağmen bu yazarların eserlerini okuyabiliyorsak bu onların azmi sayesindedir (azim konusunda J.K. Toole hariç). Kim bilir daha nice adını bilmediğiniz büyük yazar, kitabını çıkarma fırsatını bulamadan yitip gitmiştir.
İşte bizim önceliğimiz de budur; edebiyatla ilgilenen, kendi çevresine ve topluma bir şeyler kazandırmayı amaç edinmiş, insanı insan yapan en değerli varlığın sanat olduğunu bilen nitelikli yazar ve şairleri bulup, tanışmak ve onlara yardımcı olmak. Bu durum edebiyatı geriye götürmek şöyle dursun, daha da ileriye taşıyacaktır. Kitapların çoğalmasından korkmayın ve onları acımasızca eleştirmeyin. Unutmayın ki herkesin sanat anlayışı bambaşkadır. Kimi Camus'yü okurken kimisinin en sevdiği yazar Elif Şafak'tır. Kimi Nazım Hikmet'in şiirlerinde bulur hayatın anlamını, kimisi Necip Fazıl'da, kimi Abdurrahim Karakoç'ta. İyi ya da kötü olarak değerlendirmek haksızlık olacaktır. Çünkü her birinin bambaşka ruh halleri ve bambaşka okur kitleleri vardır. Edebiyatı güçlü kılan onun çeşitliliğidir. Tıpkı insan doğası gibi.
Yazarın