GÜL YÜREKLİ BİR ŞAİR… ÂDEM ARMAĞAN
Ömrünü din hizmetlerinde geçiren Sosyal bilimci Âdem Armağan Hocamı edebiyat sitelerinde tanıdım. Yazı ve şiirleri dikkatimi çekti. 10 yıl Din Derslerine giren, İmam-Hatip kökenli biri olduğumdan olacak ilahi aşkı anlatan şiirlerini özellikle takip ediyordum. Satırlara düşürdüğü manalı sözleri vardı.
Öz geçmişine bakınca hemşeri olduğumuzu gördüm. Âdem Hocamla yüz yüze tanışma imkânımızda oldu. Art Fm’de birkaç kez programıma konuk ettim. Bazı şiir şölenlerine birlikte katıldık.
Şairlerin yürek sesleri; gönül deryasından çağlayarak satırlara düşüyor. Seven, sevilen, üzülen, öfkelenen, mutlu ve mutsuz olan herkes bir şekilde duygularını yansıtıyor. Kimi sözle, kimi sazla, kimi fırçalarla kimi de enstrümanlarla yapıyor bunu. Kalem ve kâğıt, fırça ile tuval, ellerle müzik aletleri buluşuyor ve yürekteki duygular şiir, makale, deneme, resim ve nağmeye dönüşüyor.
Önemli olan yüreklere nefret rüzgârları estirmek değil sevgi tohumları ekmektir. Gönül çağlayanımızın sevgi, barış, dostluk ve kardeşlik için akmasıdır. Herkes yazıyor ama yüreğe dokunan, işin püf noktasına parmak basan, olayın bam telini yakalayan satırlar gönüllerde yer buluyor.
Sözlerin bir duygu seli olduğunu biliyoruz. Bu sele kapılıp savrulanlar hemen kaleme sarılarak yürek seslerini şiir olarak seslendiriyor kimi zaman ağlatıyor, kimi zaman güldürüyor en önemlisi de insanları düşünmeye sevk ediyor.
Kul Armağan mahlasını kullanan şair; şiirlerinde gönül güzelliğini ve yüreğinin sesini satırlara nakış gibi işliyor. Şiirleri gönüllere seher yeli olup esiyor, şebnem damlası olarak yüreklere düşüyor.
Şair Armağan; şair ve şiirle ilgili şunları söylüyor.
Güzel şiirler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın ruhuna tat verir. Şair; sözden incileri, yürek tespihine dizendir. Şiir, şuurun çocuğudur. Şuurun rahminde büyür, beslenir. Şiirle şuur arasında bağlantı vardır. Ağzından çıkanı kulağı duymuyorsa o, şiir katına yükselmez. Şuurun olduğu yerde şiir olur. Şuurun olmadığı yerde şiir aramak, çöplükte gül aramaya benzer. Karanlıkta yitirdiğini, sokak lambası altında arayanlar bulamazlar. Yitirdiği yerde aramalılar.
Şiir yüreğe hitap eder, Kalbe yakınlığı oranında şiirdir. Şiir yazılmaz, söylenir. Şiir, yüreğin dumanıdır. Yürek yanıyorsa, dumanı şiir suretinde tüter. Şiir bu manada, inilti, sızlayıştır. Şiir, sözün özüdür. Şiir, sözün süzülmüş şekli, usaresidir. Gül yağı gibi bir şeydir. Şiir, nesrin süzülmüş halidir. "Şair, kâğıt karalamak için şiir yazan değil, yazdığıyla ders verendir."Şairleri susmuş bir millet, helakı hak etmiştir."
Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) konu ile ilgili olarak “Onları (kâfirleri, İslam düşmanlarını) hicvet, çünkü nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, senin şiirin onlar için oktan daha etkili ve yaralayıcı olacaktır” buyuruyorlar.
Şiir, söz sanatlarının en önemlisi ve etkilisidir. Bu özelliği nedeniyle Hz. Peygamber'den bu yana tüm Müslümanlar tarafından önemsenmiş, değer verilmiştir. Bu olgu, bir sanat olarak şiirin mübahlığının da tartışılmaz kanıtıdır. Ne var ki konuya tek tek ürünler açısından bakıldığında hüküm değişebilir. Bu durumda belirleyici olan şiirin içeriğidir. İçeriği bakımından gayri meşru bir şiir, mübahlık sınırlarını aşarak haramlar dairesine girmiş sayılır. (Peygamberi hicveden kâfir ve İslâm dışı) “… şairler ise, onlara sapık kimseler uyarlar." (Kur'ân-ı Kerim, Şuara Suresi-224.) Şuara Sûresi âyetleri şairleri aydınlatmakta, onlara yol göstermektedir.'
İsterseniz sözü şairimizin satırlarına bırakalım. Şairimiz “Aşk Ateşi” şiirinde şöyle diyor:

AŞK ATEŞİ

Yüce Mevlam senden imdat isterim,
Firavun, Nemrudu özleyen çıktı,
Acı poyraz başka yerden es derim,
Helvadan putları gözleyen çıktı.

Mutlu olmaz insan, hürriyet yoksa
Öz yurdunda garip, sefildir baksa!
Davransana, esir Mescid-i Aksa,
Kutsal yeri kazıp, düzleyen çıktı.

Kul Armağan gerçek olanı yazar,
Küfür yobazları azdıkça azar,
Hak geldi, batılı kökünden bozar,
Aşk ateşiyle yan, közleyen çıktı.

Şair; ilahi aşk dışında toplumun dertlerini, hayatın acılarını ve sevinçlerini, vatan, millet ve bayrak sevgisini, aileyi, tabiat güzelliğini, sevgiyi, saygıyı, dostluğu, birlik ve beraberliği, yaşadığı yerleri ve tanıdığı insanları şiirlerinde konu ediyor. Bu şiirlerden örnekler verelim.
SENSİZ YAŞANMAZ

Gerçek âşık olan, yılmaz usanmaz,
Gece, gündüz, yanıp, seni özlerim,
Neyleyim dünyayı, sensiz yaşanmaz,
Gece, gündüz, yanıp, seni özlerim.

Mecnunun misali, çölde gezerim,
Çaresiz dertteyim, yarsız bizarım,
Anla beni bunu, sana yazarım,
Gece, gündüz, yanıp, seni özlerim.

Kul Armağan, onun, aşkıyla yazar,
Sana kavuşmazsa, mezarın kazar,
Fani dünya sanki göçene pazar,
Gece, gündüz, yanıp, seni özlerim.
***
DİVANE GÖNLÜM
Hasret kaldım yâre, demem sırrımı,
Derdimi kimseye, açamadım ben,
Özler gönül ela gözlü perimi,
Mecnun gibi sevdim, geçemedim ben.

Kul Armağan kendin niçin yorarsın?
Ümitle, korkuyla, onu ararsın,
Elbet gelir bir gün, onu sararsın!
Engel var arada, göçemedim ben.

Hac yolculuğunu şiirleştirerek o kutsal beldelerdeki unutulmaz hatıralar şöyle dile getirmiş.

KÂBE’YE VARDIM

Yaşım otuz idi Kâbe’ye vardım,
Mevlam nasip eyle, Mü’min kullara,
Hacerül Esved’i aşk ile sardım,
Çok şükür, hamdolsun, aya, yıllara.

Bir gittim, bir daha gidesim geldi,
Beytullah’ın aşkı bağrımı deldi,
Tavaf esnasında, insanlar seldi,
Mevlanın aşkıyla düşsem yollara.

Allaha hamdolsun, Zemzemi içtim,
Safa ve Merve’ye, say için geçtim,
Doğru yolu orda, ibretle seçtim,
Sabır lazım sahip olduk dillere.

Safa ve Merve’de hervele yaptım,
Müzdelifede de, taşları kaptım,
Şeytanı taşlayıp, yolundan saptım,
Orda dokunmadım, çiçek,dallara.

Arafatta dua, kabul oluyor,
Allah’ın aşkıyla, insan doluyor,
Kıymetin bilenler, hacca geliyor,
Namahreme bakma, sağa, sollara.

Kurban kesmek için, Mina’ya gittim,
Beytullah yanında, tövbeler ettim,
Veda Tavafında, eridim, bittim,
Değer vermez oldum, para, pullara.

Medine’ye gidip, ziyaret ettim,
Muhammed Mustafa, aşkıyla bittim,
Şefaat eyle sen, ben de ümmetim,
Mekke’yle, Medine, benzer ballara.

Azrail gelip de, oltasın atmış,
Cennet-ül Bakiye pederim yatmış,
Kul Armağan baban ölümü tatmış,
Vefaat edenler konmuş sallara.
İlahi aşk satırlarında şöyle dile gelmiş.

AŞK-I İLAHİ 

Eğilince başlar, dökülür yaşlar,
Dikkat et, büyük aşklar secde'de başlar!
Şeytan hemen gelir, vesvese verir.
Ona uyma sakın! İmanı haşlar.
Kâinatın bir ibret vesikası gerçeğinden hareketle ibret nazarıyla bakmanın gerektiğini şöyle dile getirmiş.

İBRETLE BAKAR

Düşün kim yaratmış, bizim vücudu,
Ferasetli insan, ibretle bakar,
Terk etmek olur mu, Rabbe sücudu?
Ferasetli insan, ibretle bakar.

Hakkın gücü hâzır, nâzır, her yerde,
İslamın kuralı, devadır derde,
Cihad aşkı vardır, imanlı serde,
Ferasetli insan, ibretle bakar.

Kul Armağan, böyle değildik bizler,
Şaşırdık yolları, karıştı izler!
Secdeden uzaktır, bükülmez dizler,
Ferasetli insan, ibretle bakar.

Gönül kelamının hiç susmamasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Rabbim yüreğinin sesini daim etsin inşaAllah… 19.09.2014
Eğitimci Şair - Yazar Ali ÖZKANLI

( Şiir Kitabım Ve Şair Görüşleri-1- başlıklı yazı Adem Armağan tarafından 19.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.