Türkiye, artık tuzak kurulan ve bunlara da neredeyse gönüllü olarak düşen bir ülke olmaktan çıkıyor… Kendisine oyun oynanan değil, oyun kuran bir ülke olma iddiasını fazlasıyla hak ediyor.

Etrafımızı ateş çemberine dönüştüren gelişmeler de bunun habercisi konumundadır. IŞİD’i bölgemize hediye veya musallat eden elin, hangi el olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Bizi kurtarmak adına ortaya atılanları da bizatihi musallat edenlerin olduğunu apaçık görüyoruz ve biliyoruz… Bunu dünyaya da ilan ediyoruz.

Müslüman ülkelere saldırmak için 11 Eylülde ikiz kulelerini kendi elleriyle yıkmakta, beş bin kadar cana kıymakta hiç tereddüt etmeyen çakal sürülerinin durumunu artık daha iyi anlayabiliyoruz.

11 Eylülün seneyi devriyesinde IŞİD’i konuşuyor olmamız tesadüfî bir olay da değildir. Dünyanın dört bir yanında İslami ülkelere, tuzaklara gönüllü olarak düşmeye davet edildi.

Bunu “Ya bizimlesiniz, ya da karşımdasınız” kabadayılığı ile yapılırken, bazen de daha süslü ve ince yöntemlerle sunulup dayatıldı.

Türkiye, yeni Türkiye olmak istiyorsa, tuzaklara düşmek bir yana, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanları tuzağa düşmemeleri konusunda uyaran bir ülke olmalıdır…

Türkiye’yi yönetenlerin tuzak sahiplerine meydan okuyabilecek kadar yürekli olduklarını görüyorum.

İslam coğrafyası ilk kez böyle türedi örgütlerle ve operasyonlarla karşı karşıya kalmıyor. Dün Lawrence’lerin cirit attığı bu topraklarda, şimdi de sayısı belirsiz Hans ve Coni’ler cirit atmaya devam ediyor.

Bu coğrafyanın zihni kodlarını paramparça edip yerine fitne tohumlarını bırakanlar, mezhep içinde mezhep icat edecek kadar hüner sahibidirler. Bugün de bu hünerlerini sergiliyorlar.

Gözlerimizi temizleyip bu toz dumanın ötesinde ne olduğunu görmeye, kim, neden ve nasıl bir hesapla bu operasyonları bize ikram ediyor anlamaya çalışalım.

11 Eylülde başımıza sarılan bela ile bugün IŞİD üzerinden davet edilen bela arasında ne fark var? Sizi de biraz düşünmeye davet ediyorum.

Tuzak kuranlar aynı kahpe sürüsüyse, biz aynı delikten iki defa ısırılacak kadar enayi miyiz?

Etrafımızdaki ateş çemberinin sorumlusu Türkiye’ymiş gibi gösterme çabasında olan soysuzların, hangi tezgâhın ürünü olduklarını da görüyor ve biliyoruz.

Türkiye’nin kendi iç dengelerini ve bölgenin dinamiklerini tartan yaklaşımı gayet makul ve mantıklıdır.

Türkiye kendi içinde, yakın coğrafyasında ve dünyanın herhangi bir bölgesinde hukuk dışı ve barışı hedef alan bir eylem ya da örgütlenmeye destek olmadı ve olmaz da...

Eğer öyle bir fıtrat olsaydı, iki Almanya arasında, İspanya, Fransa, İngiltere, hatta ABD topraklarında bir daha söndürülmesi zor bir fitne ateşi yakardık. Ama biliyoruz ki, tuzak için kuyu eşen, yine kendi eştiği kuyuya düşme kaderini yaşar.

“Şimdi operasyonumuza niçin kuşkuyla bakıyorsunuz? IŞİD’i mi savunuyorsunuz?” diye kaşınanlar, çıkardıkları fitnenin meyvelerini toplamaya çabasındalar.

Bölgemizde geleceğimizi ve güvenliğimizi ilgilendiren sorunlar, birdenbire ortaya çıkmadı.

Bu sorunların nereye doğru gidebileceğini en iyi bilen ülke Türkiye’dir.

Kimsenin bizi mahkûm etmeye hakkı yoktur.

         Ant-130914

( 11 Eylülün Fitne Ateşi başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 16.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.