Küçük bir Anadolu köyünde yaşamak, yolculuk yapmaya benzer cam kenarında. Sağ tarafına yaslamak gibidir kafanı, sessiz sakin, yanındakinin horultusunu sırrına katık etmek, uzayıp giden bozkırı seyretmek gibidir. Sessizdir sessiz olmaya Anadolu, sırrıyla, esrarıyla, cazibesiyle büyük bir yumaktır, kozadır kendi içinde. Her şeyin başladığı yer ile bittiği yer arasında kilit isimdir Anadolu.

              Eğer ki bir sabah erkenden uyanmak isterseniz küçük bir Anadolu köyünde, horozların kulağı dolduran sesiyle gözlerinizi ağaçlarla kafeslenmiş, üzerine hasır serilmiş tavanın etrafı kireç boyayla eğri büğrü, pürüzlerle dolu boyanmış beyaz duvarlı bir odaya açarsınız… Dünyada görüp görebileceğiniz çarpık duvarların; etrafı toz bulutuna dönmüş karman çorman renklerin raks ettiği bilmem kaç senesinde, uyandığınız evin bilmem kaçıncı büyüğüne ait, sabah ve akşamüzeri güneşinin düşmesiyle üzerine çay dökülmüş müspette bir kâğıt gibi kırış kırış olan resimlerin; duvara alelusul çakılmış çivilerin sıralandığı o büyük yolların; ağaçlı patikaların çakıllarla döşeli sol tarafında sırf çamur olmasın bir yerimiz diye yürüdüğümüz sanattan bihaber ama sanatın tâ kendisi olan yolların semtidir Anadolu’da küçük bir köy.

              Anadolu’da küçük bir köyde uyanmışsanız eğer bugün, ruhunuzun bedeninize bir kez daha yerleştiğini hissedersiniz; küçük kızların gözlerindeki gizli saklı sevgiyi bulduğunu vakit, aslında küçük bedenlerin yüreğindeki sevgi, büyük bedenlerin ağzından dökülen kelimelerden daha farklı olduğunu anlar ve bir kez daha uyanmak istersiniz o eğri büğrü duvarın ortasında. Küçük çocukların yüzüne bakarsınız, Anadolu’da, çünkü onlardan başkasında göremezsiniz bozkırın sevgisini. Eğer ki sevgi aramak, onun tacirliğini yapmak için gelmişseniz Anadolu’da küçük bir köye, küçük kızların peşinden yürürsünüz evlerin kapısına; onların ellerinden yersiniz yemeklerin büyük lokmasını, ve, onların gözlerinde görürsünüz evladın babasına olan sevgisini.

              Gizlidir aslında. Her şeyin gizlisi saklısı vardır Anadolu’da. Saklambaçların oynandığı, yeşil vadi kelebeklerinin kırmızı vadiye geldiğinde nasıl renk değiştirdiğini, rüzgârda dalgalanan başağın dolu taneli olanının rüzgârda boynunun kırıldığını ve nasıl bomboş olan başakların salındığını öğrendiğimiz zaman kaybolur o küçük Anadolu köyü. Gizli hesapların, gizli aşkların, gizliliklerin antlaşma yaptığı bir Anadolu köyünde öğrenmek istediğimiz her zaman, öğrendiklerimizin azında olursa eğer, kaybettiklerimiz de yaşayacaklarımızın tadında olur.

              Ez-cümle, Anadolu’da bir köyde uyanmak istiyorsan eğer, beyaz badanalı bir evin eğri büğrü, pürüzlerle dolu duvarını seyretmek istiyorsan gözlerini açar açmaz ve bilmem kaçıncı büyüğe ait bir resmi seyredecek, ona selam vereceksen ilk horozun öttüğü vakit, hangi köyün hangi muhtarını selamlaman gerektiğini, hangi ağanın hangi kızına bakmaman gerektiğini bilmelisin. Çünkü Anadolu’da küçük bir köy demek, tüm ülkenin düsturu demekten başka bir şey değildir!

( Küçük Bir Anadolu Köyü... başlıklı yazı Galip Argun tarafından 15.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.