Aslında anlatılacak çok şey varda bi yerden başlamak lazım.Hangimiz
dertlenmedik, hüzünlenmedik ve sevdalanmadık ki? Hangimiz düşüncelerle
düşüncelenmedik, hangimiz coşkun duygularımızı gönlümüze hapsetmek zorunda kalmadı
ki.Bu duyguları yaşadığımız süreç belkide bize çok şey öğretmiştir: Sır
saklamayı, sabretmeyi, halden anlamayı, sevgimizi büyütmeyi fakat
gizleyebilmeyi, kimi zaman artık gizleyememeyi?
Bütün hüzünlere rağmen içimizde yaşama sevincini
duyabilmeliyiz. Hayatın bizlere sunduğu, armağan ettiği bütün zorluklara
rağmen. Zaman zaman gözlerimiz dolsa da, içimizde bir ses hazanları çağırsa da
yaşama sevinci bizleri terk etmemeli. Kısacası bizler yaşama sevincinin bizleri
terk etmemesi için elimizden geleni yapmalıyız.
İnsan olmanın güzel taraflarını hatırlayalım; mesela
bi insana yardım etmenin bizlere verdiği yüksek hazlar, duyguların bizleri
götürdüğü kıyılar, iman etmekle gelişen düşünce ve hayal dünyası, ruhumuzun
ölümsüz oluşu bu nedenle duyduğumuz sonsuzluk duygusu, içimizde büyüttüğümüz
sevdanın davranışlarımıza yansıması değil mi zaten.