Adını koydum Siya.

Özledim doyasıya!


Aşkların en güzeli sana olan aşktır.

Bunu bilmeyen ne de başkadır.

Ne de safçadır, ne de bozuk akçedir, ne de laçkadır.

Gayri sana Siya diyorum.

Bunu sen bile bilme!

Sana farklı bir yorum getirmek istiyorum.

Ayrılığın en dibinde seni yaşamaya çalışıyorum.

Bilmiyorum doğru mu yapıyorum yoksa yanlış mı?

 

Siya diye sesleniyorum sana zaten seslenmedir anlamı Siya'nın, hitaptır, nidadır, ünlemdir belki de! Özel bir isim olsun istedim, senin şiirsel güzelliğine denk düşsün arzuladım. Bendeki seni bilenler ters köşe olsun Siya'yı duyunca, akılları karışsın, başkası zannetsin diledim.

Seni bile bile unutmak istedim.

Seni sile sile yok etmek istedim.

Affet bunu da başaramadım.

 

Sen bile bilme sana Siya diye seslendiğimi!

Sen bile tanıma kendini...

Unutmanın başka imkanı yok be sevgilim!

Canımın yanması azalsın, gözlerimin kaçan uykusu geri gelsin, aklım bana dönsün, kalbim bana çarpsın diye düşledim.

Boşunaymış.

Kusuruma bakma Siya, adımı bile unuttum ama senin adını unutamadım.

Kendimi unuttum seni unutamadım.

Yine de kendimi kandırmaya devam ediyorum.

Siya diyorum bundan kelli sana!

Bunu sen bile bilme!

 

Siyah gecelerimin içinde bir ateşböceği gibi parlayan, gökteki en göz alıcı yıldız olan, ömrümdeki en can alıcı, en can acıtıcı olan sen! Alıcı kuş musun gönlüme uçuyor, konuyorsun hep?

Sana sesleniyorum; beni duyuyor, okuyor, takip ediyor musun bilmiyorum.

Ama ben yaptığım her işte, yazdığım her yazıda, paylaştığım her durumda sen varmışsın gibi hareket ediyorum Siya! Ne kadar sinmişsin içime onu anlatmaya çalışıyorum sana, ne kadar sen olmuşum onu beyan ediyorum.

Beni sildim benden.

Artık ben diye başlayan hiçbir cümlem yok.

Bu aşkta geçtim benden, senden ziyade senim gayri!

Sana Siya diyorum, papatyaları sevdiğini biliyorum.

 

Siya!

Sen benim karanlık dünyama ziyasın.

Ziyanım değil kârımsın.

Aynı zamanda işvekârım sana, cilvekârım, hizmetkârım. Sen bana her neysen ben sana milyonum. Zerreysen bana, ben sana dağım! Çiçeksen bana, ben sana bahçeyim. Damlaysan bana, ben sana okyanusum. Daha ne diyeyim  Siya; sen yaşıyorsan bana, ben ölüyorum sana, anla!

İsmini unuttum sanma!

Aklımdan çıktın zannetme!

Gittin ama bende silindin bilme!

Attilâ İlhan ifadesiyle 'Mıh gibi aklımdasın!' işte!

 

Sana Siya diyorum.

Bunu sen bile bilme!

Sabahın kızıllığı gökyüzünde bir alerji gibi duruyor şu an! İçim talan edilmiş bir şehir gibi! Gözlerim gittiğinden beri ağlıyor, yaşım kalmadı gayri! Bir eksik yaşıyorum hep, bir noksan...Tadım tuzum da yok eskisi gibi! Doğan güneş karanlığımı aydınlatmıyor. Öten kuşlar, içimdeki sensizliğin uğultusunu bastırmıyor. Bir yolcu görmeyeyim iki gözüm iki çeşme! Sen aklıma geliyorsun hemen, sen gidiyorsun yine benden zannediyorum. O kadar gittin ki artık sayamıyorum, buna dur diyemiyorum. Elimde hep bir mendil var boşlukta salınan, gözyaşlarım var ardından döktüğüm belki de sağlıkla dönersin diye! Ne yaparsın umut işte!


İğne iğne bir dövme gibi işliyor yokluğun canıma!

Hüzünden başka ne kattın bana Siya!

Sen aşkın ta kendisi değilsin de nesisin Siya?

         Sen bana hüznün adı değil de neyisin Siya?

Adını koydum Siya.

Sevdim ölesiye!

( Siya başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 30.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.